bursagorus.com.tr

‘Tarım Arazilerini Korumak Zorundayız’

EKONOMİ

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği'nin (UYMSİB) Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan, Bursa’da tarım arazilerinin önemine ilişkin açıklamasında “Biz, tarım arazilerini korumakla ve geliştirmekle yükümlüyüz. Tarım arazilerinden en yüksek düzeyde verim almamızı sağlayacak üretim yaklaşımlarını ortaya koymak zorundayız. Bu, bizim vazgeçilmezimiz olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.

Haber: N. Nuri Yavuz

Ticaret Bakanı Dr. Mehmet Muş, geçen hafta Bursa’daydı. Bir medya grubu tarafından Hilton Otel’de düzenlenen ‘1. Türkiye İhracat Seferberliği Zirvesi’ne katılan Bakan Muş, uzun süredir konuşulan konuların başında gelen ‘hal yasası’na ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bakan Muş, şu ifadeleri kullandı: “2012 yılında değişiklik yapıldı zaten. Konulardan bir tanesi şu, çok aracılar var. Fiyatlar onun için yükseliyor. Dolayısıyla bunların azaltılması lazım. 2012-2013 senesinde yapılan değişiklikle beraber aslında market, manav, otel, restoran sahibi, üretici, imalatçı doğrudan üreticiden alma yetkisi var. Bir tek hale bildirimde bulunuyor. Mesela paketlenmede problemler yaşanıyor. Halle alakalı bir durum değil. Üretici ürünü üretiyor bunu paketleyemediği zaman soğuk zincire taşıyamadığı zaman zayiat ortaya çıkıyor. Çürüyor, bozuluyor. Soğuk hava depoları da ilave bir yatırım gerektiriyor. Her yaptığınız çalışma ilave bir maliyet getiriyor.”

ZAMANA İHTİYACIMIZ VAR

“Hallerle alakalı gördüğümüz tablo şu. Kayıt sistemiyle alakalı giriş-çıkışlarla alakalı içerisinin dizaynıyla alakalı üretici birliklerinin oraya girmesiyle alakalı problemler var. Biz de birlikleri, üretici örgütlerini güçlendirebilirsek doğrudan ürünlerini oraya taşıma kabiliyetine sahip olabilirler. Dolayısıyla üretici örgütlerine de haldeki diğer tüccarların sahip olduğu hakları ve avantajları vereceğiz. Bununla ilgili paydaşlarla görüşüyoruz. Yönetim yapısıyla alakalı da güzel bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz. Düzenlemeyle alakalı biraz daha zamana ihtiyacımız var. Birinci gündemimiz e-ticaret. Önce bu çalışmalara odaklandık. Bu geçtikten, mecliste yasalaştıktan sonra bir taraftan da bu iki düzenlemeye çalışıyoruz. Bu ikisini de biz önümüzdeki yasama dönemi içinde perakende kanunu ve hal yasası var. Bu ikisini de geçirmek istiyoruz.”

PROF. DR. YAZGAN GÖRÜŞ’E KONUŞTU

Takip ettiğim toplantıya katılan isimlerden Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) çatısı altında bulunan Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği'nin (UYMSİB) Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan ile Bakan Muş’un açıklamaları ve tarım kesiminin durumuna ilişkin Bursa Görüş’e konuştu.

PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİ VURGUSU

Bakan Muş’un açıklamalarının beklentiler doğrultusunda olduğunu belirten Başkan Yazgan, “Bugün Bakan Bey’in açıklamalarında sektörümüzden çok sanayi ağırlıklıydı. Açıkçası Ticaret Bakanlığı’nın yanında yaş meyvenin geliştirilmesiyle ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı’mızın destekleri çok büyük önem arz ediyor. İhracatı geliştirmeye yönelik Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yapacağı çalışmalar bizim için çok daha esas niteliktedir. Bizim, Avrupa Birliği (AB) pazarının yanında Uzak doğuya da ulaşarak ihracatta pazar çeşitliliğimizi artırmamız gerekiyor. Uzak doğu pazarına girebilmek için de karantina etmenleriyle ilgili projelerin tamamlanmış olması gerekir. Karantina zararlılarla ilgili olan projelerin tamamlanması ve potansiyel ürünleri çalışmamız gerekiyor. Ki sonrasında bu ürünleri talep eden potansiyel ülkelere gidip ‘biz size bu ürünü ihraç etmek istiyoruz’ diyebilelim. Biz bu şekilde gittiğimizde kapılarını açacak çok sayıda ülke var” dedi.

LOJİSTİK DESTEK BEKLİYORUZ

Sektörün lojistik desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Yazgan, “Örneğin Kanada pazarında Bursa Siyah İnciri çok iyi biliniyor. Ayva da çok büyük potansiyel haline geldi. İnanılmaz derecede sorguluyorlar. 2,5 ay önce Kanada’da bir fuara katıldım ve ilginin çok yüksek olduğunu gördüm. Fakat sorun özellikle taze ulaşması gereken ürünlerde ortaya çıkıyor ve bunun için de lojistik desteğinin önemi var. Türk Hava Yolları’nın (THY) bu konudaki destekleri önem arz ediyor. Ne yazık ki THY ile Kanada Hava Yolları’ndan aldığımız destekleri karşılaştırdığımızda Kanada Hava yolları, bize daha uygun fiyatlar veriyor. İhracatçılar olarak bunu aşmak için çabalarımızı sürdüreceğiz. Ülkenin ihracatına katkı sağlamak istiyorsak öncelikle Türk Malı’nın pazarlarda yerinin sağlanması esas olmalıdır. Bununla ilgili ülkesel bazda biraz bütçe kullanmalıyız ama o pazarlarda yerimizi ve ürün imajımızı vazgeçilmez hale getirmeliyiz. Ondan sonra hangi fiyatla gidersek gidelim o pazarlarda ürünlerimize talep olacağı için ihracatımızı geliştirebileceğiz. Bu nedenle Tarım ve Orman Bakanlığı’mıza düşen görev ve sorumluluklar çok fazladır” ifadelerini kullandı.

STOPAJ VERGİSİ KALDIRILMALI

Hal yasasına ilişkin değerlendirme yapan Yazgan, şunları söyledi: “Hal yasası aslında şöyle örneklenebilir; ihracat yapan bir firma, dünyanın en büyük marketler zincirine doğrudan doğruya ürün satabilirken Türkiye’de bir market grubuna ürün satabilmek için hale gidip bir tüccar üzerinden bu ticareti yapmak zorunda. Araya komisyon giriyor. Mevcut hal yasası, doğrudan üretici ve tüketicinin buluşacağı bir yaklaşım açısından sıkıntıya neden oluyor. Aynı zamanda bir de yüzde 10’luk stopaj alınıyor. Niye stopaj alınır? Devletin tarımdan stopaj alması, pazara giden bir üründe enflasyona neden olmak demektir. İhracatın gıda enflasyonunu tetiklediği söylenirken devletin aldığı stopaj vergisinin kaldırılması hiç gündeme gelmiyor.”

İHRACAT OLMASA ÜRETİCİ PARA KAZANAMAZ

Nakliye maliyetlerinin arttığının altını çizen Prof. Dr. Senih Yazgan, “Greyfurtun bahçedeki alım fiyatı 1 lira ama taşıma maliyeti 3 lira. Ürünün kendisinden çok taşımaya para harcanıyor. Bunlar gıda enflasyonunu doğal olarak artırıyor. İhracatın gıda enflasyonuna hiçbir etkisi yok. Türkiye’de üretilen yaş meyve sebze toplam 55 milyon tondur. Bunun sadece 4,5 milyon yani yüzde 8’lik kısmını ihraç ediyoruz. Bu yüzde 8’lik kısım üreticilerin seçilmiş ürünleridir. Üretici, karlılığı buradan elde ediyor. Eğer ihracat olmasa kesinlikle ve kesinlikle üreticinin para kazanma şansı yok” diye konuştu.

İÇ PAZARDA ÜRÜN KALİTESİ

Özelikle Bursa Siyah İnciri üzerinden türetilen kaliteli ürünün yurtdışına gittiği ve iç pazara düşük kaliteli ürünün sunulduğu algısına ilişkin yorumda bulunan Yazgan, “Bu algının tam tersi bir durum var. Bu ifadeleri kullanan arkadaşlara, ihracata giden ürünleri ikram etsek yemezler çünkü ürün, ulaşımda bozulmasın diye olgunlaşmadan toplanıyor. Tabi ürün olgunlaşmadan toplandığı için olgunlaşmaya kalan ürün biraz azalıyor. Belki şikâyetleri bundan kaynaklanıyor olabilir. Ama ülkemizin ihracata, bölge insanının da para kazanmaya ihtiyacı olduğunu düşünürsek biz, yemekten biraz tasarruf ederek bölgemiz ve ülkemize para kazandırabiliriz” dedi.

SIĞINMACILARIN TARIMSAL ÜRETİME KATILIMI

Suriyeli ve Afganların tarımsal üretimde çalışmasının bir fayda olduğunu belirten Yazgan, “Bunlardan önce de Doğu ve Güneydoğu’dan mevsimlik işçi olarak gelen insanlarımız vardı. Bu insanlar, her dönemde katkı sağladı. Onlar tekrar üretimde yer alabilirler ama tabi ki şuan daha düşük maliyetli olması nedeniyle sığınmacılardan yararlanılıyor. Bunlar şuan için bir fırsat gibi görünse de ülkemizin ulusal bütünlüğü açısından bizim artık o insanların da kendi vatanlarında yerleşik hale gelmelerini sağlamamız gerekir. Onlara yapılan ev sahipliğini kalıcı hale getirmemeliyiz. Tarımsal faaliyette kendi insan kaynağımızı kullanmak en doğru ve yararlı olan projedir” değerlendirmesinde bulundu.

TARIMDA DİJİTALLEŞMEYE UZAĞIZ

‘Tarımda emekleyen bir toplumuz’ diyen Yazgan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Tarımsal üretimde dijitalleşme bizim için çok çok ileridedir. Geçenlerde bir fuarda robotla ilaçlama ve uzaktan algılama sistemleriyle hastalık ve zararlıları tespit etme ve sonuca göre bir haritalama çıkarıp ilaçlama yapma seviyesine ulaşıldığını gördük. Aynı sistemleri gübrelemede de kullanıyorlar. Biz bunlara henüz uzağız. Türkiye’deki tarımın mozaik yapısı ve arazi büyüklükleri bu yapıya henüz uygun değil.”

ÜRETİCİLER BİRLİK KURMALI

Tarım ürünlerdeki kalıntıları büyük bir risk olarak tanımlayan Prof. Dr. Senih Yazgan, “Ürün bazında ruhsatlandırma çalışmalarının çok doğru yapılması gerekiyor. Yapılan ilaçlama miktarının mutlaka sıkı bir şekilde il ve ilçe müdürlükleriyle birlikte denetlenmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili gerekli cezai müeyyidelerin uygulanması gerekiyor. Ve AB’nin kullanımından vazgeçtiği etken maddelerin ülkemizde de kullanımlarına izin verilmemeli. Bu anlamda stokta bulunan ürünlerin mutlaka bakanlık tarafından bu maddeleri tedarik eden ilaç bayilerinden ticari kayıp oluşturulmadan bedellerinin ödenerek toplatılması gerekiyor. Bunun yanında sorunların çözümü için üreticilerimizin birlik oluşturması lazımdır. İhracatçı, tarım il veya ilçe müdürlüklerinin dayatmasıyla bu işlerin yönetilmesi çok zor. Üreticiler bir çatı altında buluşursa o zaman ilaç ve gübreleme kontrolleri çok etkin bir şekilde sonuca dayalı olarak gerçekleştirilebilir. O zaman insan sağlığı açısından risk arz etmeyen kalıntısız üretim yapma şansı yakalanır. Çünkü örgütlenmiş bir kitleyi yönetmek çok kolay ama dağınık bir kitleyi maalesef yönetemedik, yönetemiyoruz” dedi.

ÜRÜNE ÖZEL ÜRETİM BÖLGELERİ

Bursa’daki armut üretimde yaşanan kalıntı problemine dair değerlendirme yapan Yazgan, “Armutta kalıntı problemi, yan yana farklı ürün üretiminden kaynaklanıyor. Bir bahçede armut, şeftali, ayva, kivi olabiliyor. Örneğin ayvada kullanılan ilaç ile armutta kullanılan örtüşmediğinde bir etkileşim yaşanıyor. Şayet üretici birliği olsa armut bölgesinde ayva üretimine izin vermese bir bütünlük oluşturulur. Dünyada ihracatta önde gelen İtalya, İspanya’ya baktığınızda hepsinin bahsettiğimiz üretici örgütlenmelerini gerçekleştirmiştir. Bu, hem girdi maliyetleri hem de ürünün fiyatlandırılması açısından üreticiyi son derece güçlü hale getiren bir yapıdır” ifadelerini kullandı.

TARIM ARAZİLERİNİ GELİŞTİRMELİYİZ

Bursa’daki yeni sanayi alanları talebi ve tarımsal arazi varlığı hakkında konuşan Yazgan, “İnsanlar, beslenmekten vazgeçemez. Tarım arazilerini korumakla yükümlüyüz. Yani bunun en tipik örneği Fethiye Kayaköy’dür. Rumlarla mübadele çerçevesinde bir değişim yapılmış. Rumlar, en verimsiz taşlık kayalık yerlere yerleşmiş. Mübadele ile gelenler ise ovaya yani verimli tarım arazilerine yerleşmiş. Şimdi orada tarım yapacak yer kalmayınca hepsi otellerde çalışmak zorunda kalmış durumdadır. Gelecekte de bizim düşeceğim durum budur. Biz, tarım arazilerini korumakla ve geliştirmekle yükümlüyüz. Tarım arazilerinden en yüksek düzeyde verim almamızı sağlayacak üretim yaklaşımlarını ortaya koymak zorundayız. Bu, bizim vazgeçilmezimiz olmak zorundadır” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.