bursagorus.com.tr

Marmara’yı Kirletme Sanayi!

İKLİM

Gemlik Çevre Platformu’ndan Avukat İsmail İşel, Gemlik Körfezi kıyısında kurulu MKS Marmara Entegre Kimya Sanayi şirketinin faaliyete geçirmeyi istediği derin deşarj sisteminin Marmara Denizi’ne ciddi ve geri dönülmez olumsuz etkileri olacağını, bilimsel raporların bu olumsuzluğu açıkça ortaya koyduğunu savundu.

Haber: N. Nuri Yavuz

İklim değişikliği kaynaklı yangın, sel, heyelan ve kuraklık gibi afetler ve geçen 2 yılda etkili olan salgının oluşturduğu farkındalıkla kamuoyunda çevre hassasiyeti her geçen gün artıyor. Hava, su ve ses kirliliğine karşı sivil toplum kuruluşlarının yanında merkezi ve yerel idareler de bir takım adımlar atıyor. Ancak bazı noktalarda söz konusu hamleler birbiriyle çelişiyor. Bursa özelinde de kirli akan dereler, çarpık şehirleşmeyle tahrip olan yeşil kent kimliği ve özellikle de Marmara’da müsilaj ile görünür hale gelen tükeniş, tartışmalara konu oluyor. İşte bu bağlamda geçen hafta 5 Haziran Dünya Çevre Günü farklı kurum ve kuruluşlarca çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yayın hayatına başladığı 7 Eylül 2021’den bugüne ‘İklim’ konusunda özel ve kamuya açık içeriklere yer veren Bursa Görüş gazetesi, bu hafta Marmara ve bilhassa Gemlik Körfezi için tehlike arz eden MKS Marmara Entegre Kimya Sanayi’nin derin deşarj projesini ele alıyor. Nisan ayında Bursa Barosu, Mimarlar Odası Bursa Şubesi, Bursa Tabip Odası, DOĞADER, Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Mert Dimilli ve Avukat İsmail İşel; söz konusu projeye yönelik Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nı Bursa 2’nci İdare Mahkemesi’ne dava etti. Söz konusu davaya ve proje sürecine ilişkin Gemlik Çevre Platformu’ndan Avukat İsmail İşel ile görüştük.

Gemlik Belediyesi neden davacılar arasında yer almadı?

Projenin ÇED süreci, dava yoluna gidilmeden kesinleşti. Bu nedenle faaliyetin icrai aşamasına geçilmek için gerekli olan plan değişikliği süreci başladı. Derin deşarj konusunda planları değiştirme yetkisi de bakanlıkta bulunuyor. Bakanlık plan değişikliğini yaparak askıya çıktı. Planlar askıdayken Gemlik’te bir miting yapıldı ve askıya itiraz için vatandaşlardan 5 bine yakın imza toplandı. O süreçte Gemlik Belediyesi de kurumsal olarak itiraz edenler arasında yer aldı. Bu nedenle itiraz edenlerin dava açmak için önce cevap süresini beklemesi gerekiyor. Bu aşamada biz bu davayı açtık ki, süreç bir an evvel başlamış olsun. O nedenle davacılar arasında Gemlik Belediyesi yer almadı. Fakat açtığımız davaya Gemlik Belediyesi de sonradan davacıların yanında müdahale dilekçesi verdi Aynı şekilde Kimya Mühendisleri Odası da davaya müdahale dilekçesi verdi.

Söz konusu şirket de müdahil oldu mu? Dava ne aşamada?

Evet, onlar da davalı bakanlığın yanında müdahale dilekçesi verdiler. Şuan mahkeme bu dilekçeleri değerlendirme aşamasında bulunuyor. Bakanlık tarafından verilecek savunmalar sonrası yürütmeyi durdurma talebi değerlendirilecek. Sanıyorum önümüzdeki ay yürütmeyi durdurma açısından bir karar çıkacaktır.

Dava dosyasında itirazın temel dayanakları nelerdir?

Dava dosyasında Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi ile Boğaziçi Üniversitesi Çevre Enstitüsü’nden üç profesör tarafından hazırlanan iki farklı rapor bulunuyor. Ayrıca bir de ODTÜ’den emekli bir hocadan alınmış aynı yönde bir görüş yazısı bulunuyor. Söz konusu raporlarda projenin ciddi olumsuz çevresel etkilere neden olacağı vurgulanıyor. Raporlarda, hem Marmara Denizi ve Gemlik Körfezi özelinde gelinen vahim durum karşısında tabiri caiz ise tek bir çivi bile çakılmaması gerektiği açıkça dile getirilirken, ayrıca şirketin projesinin de son derece özensiz, maliyetsiz, ileri teknolojiden ve açıklıktan uzak, birçok bilinmezlik içeren ve bilimsel gerçeklere aykırı olduğu dile getiriliyor. Öncelikle adı her ne kadar derin deşarj projesi olsa da bu proje derin deşarj projesi değil, yüzeysel bir deşarj projesidir. 11-13 metreye deşarj uluslararası standartlara göre derin değil yüzeysel deşarjdır. Şirketin bu projesinde 26 metre derinlikten su alınacak ancak 11-13 metre derinliğe geri verilecek. Raporlar, bu yöntemin bile tek başına Marmara Denizi’nin iki katmanlı karakterine ciddi zararlar verecek bir uygulama olduğunu ortaya koyuyor. Proje 26 metre derinlikten alınan suyu yine aynı derinlikteki katmana salınması özenini bile taşımıyor. Yine deşarj hattının oldukça kısa olduğu, bunun da seyrelmeyi minimum seviyeye indireceği bilimsel raporlarla ortada. Proje o kadar olumsuz ki, şirket deşarj derinliği ve hat uzunluğu gibi temel olumsuzlukları mühendislik ve yatırımlarla nispeten iyileştirebilecekken buna dahi tenezzül etmiyor. Projede soğutma kuleleri sistemi yok. Denizden alınan soğutma suyunun hangi yöntemle proseste çevrileceği ve denize nasıl bir su deşarj edileceği hususları oldukça belirsiz görünüyor. Buna ilişkin bilimsel raporlarda son derece sıkıntılı öngörüler var. Denize deşarj edilen suyun sıcak olacağı belli, ama bunun ne derece denizi ısıtacağı tam bir muamma. ÇED raporunda su biraz ısınacak gibi bilimsellikten tamamen uzak, hatta gayri ciddi ifadeler var. Gelinen noktada Marmara Denizi’nin hiçbir şekilde ısınmayı kaldıramayacağı ise bizzat devletin tüm kurumları tarafından kabul edilmiş ve bu temelde eylem planları açıklanmıştır.

ÇED aşaması nasıl geçilmiş?

ÇED’i veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Ama direkt konuyla ilgili olan bir diğer bakanlık ise Tarım ve Orman Bakanlığı. ÇED sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan da görüş alınıyor, bu bakanlık da hem ÇED sürecinde hem de dava konusu plan değişikliği sürecinde projeye kesinlikle karşı olduğunu gerekçeleriyle birlikte belirtiyor. Buna rağmen ÇED veriliyor, Sonra plan değişikliği de yapılıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı karşı görüşünü neye dayandırıyor?

Tarım ve Orman Bakanlığı İl Müdürlüğü, ÇED ve plan değişikliği sürecindeki karşı görüş yazısında şu ifadeler yer alıyor; ‘Bölgeyi yaşam alanı olarak seçen su ürünleri türlerine olumsuz etkisi kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca kıyısal ekosistem ülkemiz su ürünleri sektörü için çok ciddi önem arz etmektedir. Dolayısıyla bu bölgede oluşabilecek herhangi bir olumsuz değişiklik telafisi mümkün olmayan zararlar oluşturacaktır. Projede alınan deniz suyu ile salınacak su arasındaki sıcaklık farkının geriye dönülemez ciddi ekolojik tahriplere neden olacağı kaçınılmazdır. Yine bu sudaki üretim sonucu açığa çıkabilecek kimyasal değişimin de Gemlik Körfezi’ne olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Yapılması planlanan denizden su alma ve derin deşarj boru hattı bölgede sürdürülebilir balıkçılığı olumsuz etkileyeceğinden dolayı kurumumuzca uygun görülmemiştir.’ Bakanlığın olumsuz görüşüne rağmen oşinografi müzesi, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü gibi ilgisiz kurumlardan alınan olumlu görüş üzerinden ÇED süreci geçiliyor. ÇED sonrası plan değişikliği aşamasında Bursa CHP Milletvekili Erkan Aydın da Tarım ve Orman Bakanı’na bir soru önergesi veriyor ve projeyi uygun bulacak mısınız?’ diye soruyor. Bakan da yazılı olarak, ‘Hayır, uygun görülmemiştir.’ yanıtını veriyor.

Büyükşehir’den görüş alınıyor mu?

ÇED süreci sessiz sedasız geçiriliyor. Sonrasında Gemlik Belediyesi meclis üyelerince konu Büyükşehir Belediyesi meclisine taşınıyor. Burada projenin sıkıntıları dile getiriliyor. Büyükşehir Belediye Başkanının da bulunduğu meclis oturumunda komisyon raporu doğrultusunda konunun teknik detaylarının incelenerek bilgi verilmesi için ÇED’i veren Çevre Bakanlığı’na görüş yazı yazılmasına karar veriliyor. Zaten ÇED’i onaylamış Bakanlık da haliyle olumlu yazıyı verince konu geçiştirilip kapatılıyor.

Peki, Gemlik Belediyesi’ne görüş soruluyor mu?

Evet. Burada direkt muhatap aslında Gemlik halkı ve Gemlik Belediyesi. Fakat ÇED sürecinde o dönemin Belediye Başkanı Refik Yılmaz, konuyu Meclis gündemine dahi getirmeden kendi imzasıyla iki satır yazıyla ‘istihdam yaratacaktır, mevzuata da uygundur’ diyerek olumlu görüş bildirmiş. ÇED sonrasında plan değişikliği aşamasında da yasa gereği Gemlik Belediyesi’ne görüş soruluyor. Belediye imar komisyonu konuyla ilgili kurumlardan teknik görüş soruyor. Alınan görüşler ve araştırmalar sonucu komisyon, Belediye Meclisi’ne olumsuz görüş bildiriyor. Rapor, Belediye Meclisi’nde oylanırken CHP, MHP ve İYİ Partili üyeler de olumsuz görüşü destekliyor. AK Partililer ise çekimser oy kullanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ve Gemlik Belediyesi’nin verdiği olumsuz görüşe rağmen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı beklenmedik şekilde ve hızda planları askıya çıkıyor. Bizim davamızın konusu da bu plan değişikliklerinin iptaline ilişkin.

Refik Yılmaz’ın ÇED sürecinde verdiği olumlu görüşte ne deniliyor?

İstenen kurum görüşü yazısında İmar ve Şehircilik Müdürlüğü adına Refik Yılmaz’ın imzası var. Yazıyı ilgili kuruma elden teslim ediyor. Yazıda‘…söz konusu tesis, istihdamın artmasına yönelik yatırımlara olumlu katkı sağladığından üretim tesislerinin yararlı olacağı, yasal engel bulunmadığı ve tesisin yapılmasında mevzuatımız açısından herhangi bir sakınca bulunmadığı hususunu bilgilerinize arz ederim.’ ifadeleri var. Bu bir kurum görüşü falan değildir. Refik Yılmaz kendi görüşünü yazıp Belediye müdürlüklerine ve Meclis’e bile sormadan yazıyı elden teslim etmiş. ÇED sürecin de sessiz sedasız geçiriliyor. Bir kamyon garajında birkaç memur ve şirket çalışanının katılıyla ÇED toplantıları yapılıyor. İşin esasına ilişkin soru dahi sorulmamıştır. Topaltılar Gemlik yerel gazetelerinde ilan edilmiyor. Tirajı son derece düşük olan 2 gazetede ilan çıkılıyor. Halkın konudan haberi bile yok. Şirket ise zaten biz bu işi 40 yıldır aynı şekilde yapıyoruz, sadece biraz kapasite attıracağız havasında. Sonra ÇED konusu duyulup tepkiler oluşunca Refik Yılmaz, şirketin işletme müdürünü 12 Şubat 2019’da Belediye Meclisi’ne getiriyor. Meclis üyeleri, bir takım sorular soruyor. Şirket yetkilisi meclis üyelerince kendisine yöneltilen sorulardaki yanıcı, patlayıcı madde depolanması, suyun sıcaklığının değişmesi gibi iddiaları geçiştiriyor. CHP meclis üyesi Galip Gür, yanıtları yeterli bulmuyor ve ‘MKS’nin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. ÇED sürecinde Gemlik Belediyesi’nden görüş istendi mi?’ diye soruyor. Refik Yılmaz, söze giriyor ve Gür’e ‘Siz ideolojik olarak düşünüyorsunuz’ diyor ve şöyle devam ediyor: ‘Yüksel Bey size çok teşekkür ederim. Gayet bilgilendirdiniz. Sizi, böyle önyargılarla tartışmaya sokmak istemiyoruz. İdeolojik olarak bu ülkede köprüler, otoyollar, yatırımlar olmasın deniyor. Peki, İslam nasıl tamamlanacak. Bu ülke nasıl kalkınacak?’

İslam mı?

Belediye meclis kayıtları önümde. Dosyaya da sunduk. Refik Yılmaz, MKS yetkilisine teşekkür ederek bu şekilde oturumu kapatıyor. Şirket yetkilisi Şubat ayındaki bu toplantıda 2 ay sonra verilecek olan ÇED’i aldıklarını da orada zaten söylüyor.

Peki, Belediye Meclisi’nde bu tartışmalar yaşanırken Mehmet Uğur Sertaslan, ne yapıyor?

Bildiğim kadarıyla o dönem Belediye Meclisi’nde değil. CHP İlçe Başkanıydı. O dönemde CHP grubunun bir tepkisi oldu hatta ÇED sonrası proje aşamasında Büyükşehir Belediye Meclisi’ne ‘Körfezime Dokunma’ yazılı tişörtler giyerek gidildi. Tepkiler verildi diye biliyorum.

Aslında proje, kamuoyunda müsilajla birlikte Marmara’ya yönelik oluşan hassasiyetlerle de çelişmiyor mu?

Marmara Belediyeler Birliği, Marmara Denizi’ne yönelik 22 Maddelik bir eylem planı hazırlıyor. Planda kesinlikle denize müdahale edilmeyeceğinden, su sıcaklığının artırılmaması gerektiğinden, arıtmalardan ve derin deşarjın yasaklanmasından bahsediliyor. Ancak bu planla çelişen bir şekilde söz konusu projeye izin veriliyor. Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla geçen yıl Konya’da yaptığı bir konuşmada “Müsilajın üç sebebi var: Deniz suyu sıcaklığının artması, denizde meydana gelen kirlilik ve iklim değişikliğinin etkisiyle birlikte su seviyesinin azalması. Konun bizzat takipçisiyiz” ifadelerini kullanıyor. MKS’nin projesi bu üç sebebe de ciddi şekilde hizmet ediyor. Sıcaklığı artırdığı kesin. Su seviyesini de azaltacak. Çünkü tesiste devasa boyutta bir su kullanımı olacak. Sadece 1 günde 200 bin konutun kullandığı kadar suyu alıp ısıtacak ve haliyle bu suyun bir kısmını da buharlaştıracak.

Bir de depremsellik açısından riskleri irdeler misiniz?

Gemlik, birinci derece deprem kuşağında yer alıyor. Bundan dolayı Gemlik’e ilişkin plan notlarında özel durumlar var. Belediye Meclisi’nin 2013 yılında oybirliğiyle aldığı karara göre Gemlik’te yanıcı, parlayıcı, patlayıcı depolama yapılmaması gerekiyor. Projede kapasite artışı deniyor ancak formik asit, sodyum sülfat, soydum hidrosülfit, sodyum metabisülfit gibi daha önce üretilmeyen yeni kimyasallar üretilecek ve depolanacak. Kimya Mühendisleri Odası raporunda, bunların çoğunun yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı nitelikte olduğu ve en tehlikeli kimyasallar listesinde yer aldığı belirtiliyor.

Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyükşehir, bakanlık onay veriyorsa ‘ben bunun neyine itiraz edeceğim’ diyor. Bakanlığın idari bir işlemine karşı belediye bugüne kadar bir tepkisellik oluşturmuş, bir dava açmış veya itiraz etmiş mi bilmiyorum. Kamuoyunun tepkisine rağmen maalesef bu projeye de aynı şekilde yaklaşılıyor. Bakın işin vahameti açısından bir örnek vereyim. Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenler, 29 Ocak 2020’de saha incelemesine geldiklerinde gördükleri manzarayı şöyle ifade ediyor: ‘Denizden MKS şirketinin faaliyet bölgesine gidilmiş, tesis kıyısından denize atık su deşarjı yapıldığı görülmüştür. Böyle bir deşarjın serbestçe yapılıyor olması, genel durumun vahametini ortaya koymaktadır.’ Mevcut durum zaten bu. İşin bir ruhsat bir de denetim ayağı var. Bizde ikisi de hakkıyla yerine getirilmiyor ki, binlerce yıllık doğal değerler son 50 yılda yok olma aşamasına geldi. Üstelik bunlar doğrudan yaşam haklarımızla ilgili. Peki, bakanlığın verdiği onaylar zaten yeterince incelenip irdeleniyorsa havayı, denizi 50 yılda kim yok etti. Marmara Denizi’nin bu hali ne! Bilimsel araştırmalara göre denizin içinde oksijen bitmek üzere, İzmit körfezinde yıllar önce canlı yaşamı sona erdi. Bunları yapan bakanlıkların ruhsat verdiği sanayi kuruluşları mı, yoksa deniz canlıları mı? Kaldı ki, idarenin verdiği birçok idari işlem kamu yararına, hukuka aykırı bulunarak mahkemelerce iptal edilebiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın olumsuz görüşlerinin, alınan bilimsel raporların, halkın ve ilçe belediyesinin tepkisinin hiç önemi yok mu? Büyükşehir Belediyesi Başkanı bu süreçte maalesef Çevre Bakanlığı temsilcisi gibi hareket etmiştir. Çevreciler olarak sanayi olmasın istemiyoruz. Bacasında bilimsel standartlara uygun filtresi bulunan, ileri düzey arıtmasını yapan sanayiye kim niye karşı çıksın ki!

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.