bursagorus.com.tr

Slovaklarda Türk Sempatisi Yüksektir

ÖZEL HABER

Slovakya Fahri Konsolosu Hüseyin Özdilek, Slovakların Türkiye’deki tarihi dokuya hayranlık beslediğini belirterek “Onlarda Türk sempatisi yüksektir. Kayıtsız ve şartsız bizi destekliyorlar” dedi.

N. Nuri Yavuz Röportaj

Slovakya denince aklıma ‘Uyvar Kalesi’ gelir. 17’nci yüzyılda Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordularının o kaleyi almak için verdiği mücadele ve dirayetini hatırlarım. O ordular öyle kararlıydı ki ‘Uyvar önünde bir Türk gibi kararlı’ sözü, deyim haline geldi. Türk tarihi açısından kıymetli gördüğüm ülkeyi, bu kez tarihçilerden değil duayen bir iş adamından dinledim. Hiç şüphesiz, birçoğumuz onu Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek olarak tanıyoruz. Bu kez başka bir kimlik ve üstlendiği misyon ile karşınızda. Bursa’daki fahri konsoloslar araştırmamız kapsamında Slovakya Fahri Konsolosluğu görevi dolayısıyla kapısını çaldığımız Hüseyin Özdilek, Bursa Görüş’e özel açıklamalarda bulundu.

Fahri konsoloslara neden ihtiyaç var?

Devletlerarası resmi ilişkilerde büyükelçilikler var. Bu misyonlar da bazı büyükşehirlerde konsolosluklar olarak faaliyette bulunuyor. İki milletin birbirini daha derinlemesine tanıyabilmesi ve tarihten gelen bağların kuvvetlendirilebilmesi için bu yeterli olmuyor. Ve devletler belirli şehirlerde fahri konsolos belirliyor. Örneğin; Slovakya, Türkiye’yi 10 bölge olarak planlayıp her bölgede bir konsolos yetkilendirmiştir. Aynı şekilde Türkiye’nin de Slovakya’da Slovak olan fahri konsolosları bulunmaktadır.

Bir fahri konsolos nasıl belirleniyor?

Fahri konsolosluk, iki ülkenin cumhurbaşkanın onayı ile belirleniyor. Ve sonunda bir ‘buyrultu’ veriliyor. Fahri konsolosluk için birinin, sizi önermesi gerekiyor. Burada da kriter, kamuoyunca tanınan, sevilen, dürüst insan niteliği taşınmasıdır. Yani muteber bir kişilik olmalı ve bunun da sürdürülebilir olması lazım.

Sizin fahri konsolos olma süreciniz nasıl gelişti?

Beni, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin’e sormuş ve o tavsiye etmiş. Sonra büyükelçi geldi, süreci anlattı ve ben de uygun gördüm. Ardından Slovakya’ya gittik ve Dış İşleri Bakanlığı’na kendimizi anlattık. Onlar da uygun gördüler ve aylar sonra yazımız o dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ulaştı ve onayından geçti. 10 yıldır fahri konsolosluğumuz devam ediyor.

Fahri konsolos olarak ne sıklıkla Slovakya’da bulunuyorsunuz?

Her iki yılda bir de fahri konsoloslar, cumhurbaşkanlığı tarafından Slovakya’ya davet ediliyor. İletişimi güçlendirmek adına düzenlenen organizasyonda fahri konsoloslar arasında dayanışma artırılıyor.

Siz hangi bölgeden sorumlusunuz?

Bursa ve Eskişehir’de Slovak vatandaşların ticari veya turistik açıdan tüm sorunlarıyla ilgilenmekle yükümlüyüz. Mesela diğer yandan Eskişehir’de bir profesörün oğlu Bratislava Üniversitesi’ni kazanmış. Evraklarında bürokratik olarak birkaç sıkıntı varmış. Hemen mektup yazarak durumu düzeltip çocuğun problemini ortadan kaldırdık. Bu konularda da yardımcı oluyoruz.

Başka ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Bundan yaklaşık 3-4 sene önce, Slovakya’nın bir köyünde Türkiye aleyhine bir kampanya başlatılmıştı. Bundan alındım ve alınganlığımı büyükelçiye izah ettim. “Biz, burada Türk vatandaşı olarak, Slovakya adına fahri konsolosluk yaparken, sizin ülkenizde Türkiye aleyhine bir propaganda yapılmasına karşı çıkarız. Bunun bir şekilde düzeltilmesi ve hata neredeyse tespit edilmesi lazım” dedim. O da şöyle bir görüş ortaya koydu: “Bölgenin valisiyle ilçenin kaymakamı, köyün muhtarını toplayalım ve köye de bir tane bilgisayar dershanesi yapalım.” Ben, ‘yarısını öderim’ dedim. Diğer arkadaşlar da kalan yarısını ödedi ve oraya Türkiye adına bilgisayar dershanesi kurduk. Sonra Ali Fuat Güven, Mustafa Barutçuoğlu, Erdoğan Bilenser, Halil Güleç, Murat Özdilek hep birlikte o köye gittik. Heyette diğer konsoloslar da vardı. Bratislava büyükelçiliğinde de bir yemek organizasyonu yapıldı. Orada ülkemiz aleyhine yapılan kampanyanın iç yüzünü öğrendik. Osmanlı’nın Viyana Kuşatması döneminde 40 yıl yeşil bayrak çekilmiş bir ülke Slovakya. O köyde inanılan ve anlatıla gelen rivayet o ki bu kuşatma sırasında bölgeye gelen yeniçerilerden, 2 kadına tecavüz edenler olmuş. Ve o ilişkiden bir çocuk dünyaya gelmiş. Sonra o çocuk, 7 yaşına gelince yeniçeri ocağına alınmış, paşa olmuş ve o köye annesini bulmaya gelmiş. Köyde o yaşlarda 2 kadın varmış, biri körmüş. Hangisi annesi derken kör kadın, ‘Benim oğlumun kalçasında bir doğum lekesi vardı’ demiş. Ve annesinin kör kadın olduğu anlaşılmış. Paşa, annesini almış saraya götürmüş. Hikâye mutlu bir sonla tamamlanmış. Böyle olmasına rağmen o köyde tecavüz olgusu üzerinden aleyhte yıllar sonra propaganda yapmışlar. O toplantıda söz hakkını bana verdiler. Ben de “Dünyada 4 tane imparatorluk kurulmuş; Roma İmparatorluğu, Rum İmparatorluğu, Helen İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu. Ve bu imparatorluklarda çeşitli dillere ve dinlere bağlı milletler yaşamıştır. Bu imparatorlukların beş yüz yıl bin yıl yaşama imkânı olmuş. Ve bu imparatorlukları tarihe bırakmak zorundayız. Bir kişinin söylemi ile bugünün evlatları cezalandırılamaz, yargılanamaz. Bunları tarihe bırakmak zorundayız…” gibi ifadeler kullandım. Bu açıklamalarım, oradaki gazetelerde geniş yankı buldu. Sonra vali bey de bir mektup yazmış ve demiş ki “Ben, bunca yıllık valilik sürecimde böylesi örnek bir çalışma görmedim. Hüseyin Özdilek’i nezdinizde kutlarım.” Ondan sonra bana Slovakya tarafından devlet nişanı verildi.

Slovaklar, Türkler hakkında ne düşünüyor?

Slovaklar, Türkiye’yi ortak pazarda kayıtsız ve şartsız bir şekilde destekliyor. Slovakya’da Türk sempatisi yüksektir. Buradaki tarihi dokuya hayranlar. Öyle ki bir önceki büyükelçi Bursa ziyaretinde Ulu Cami’ye hayran kaldı ve neredeyse Müslüman olacaktı.

Bursa’dan oraya veya Slovakya’dan buraya yatırım yapan var mı?

Orhan Holding’in Slovakya’da fabrikası var. 400-500 kişi çalıştırıyor. Oradan da buraya yatırım geliyor. En son stadyumun etrafını led ekranlarla çevirme projesinde Slovak bir firmadan da teklif alındı ama anlaşma sağlanamadı.

Özdilek Holding’in orada yatırımı var mı?

Şuanda yapmıyoruz. Almanya’da yatırımımız var. Orada 40-45 Almanın çalıştığı bir yatırımımız var ve yıllık ciromuz 65 milyon avro.

Yatırım açısından nasıl bir ülke?

Slovakya’da bir yatırım ajansı var ve yatırımcı açısından birçok imkân sağlanıyor. Öyle ki arsadan krediye birçok teşvik mekanizması uyguluyorlar. Bir yatırımcı, o ajansa gittiğinde hangi iş kolunda ne gibi teşvikler alacağını kolaylıkla öğrenebilir. Yatırımcı dünyanın her yerinde el üstünde tutuluyor. Bir tek bizde tutulmuyor. Bizde yatırımcı dayak yiyor.

Slovakya’da demokrasi ne seviyede?

Slovakya’da demokratikleşme çok üst düzeyde. Okuma yazma, eğitim düzeyi çok yüksek. İş gücü de gayet nitelikli. Slovaklar cana yakın ve bize daha da yakın insanlardır.

ülkede hangi sektörler daha büyük?

Slovakya’da otomotiv ve çelik sanayi çok gelişmiş düzeydedir. Otomobil markalarının bir kısmı oralarda yeni fabrika yatırımları yapıyor. Slovakya Avrupa açısından da merkezi bir konumda ve Berlin’e 60 km mesafede bulunuyor. Ukrayna, Polonya, Çek, Avusturya, Macaristan sınır komşuları.

Ulaşım açısından karayolu dışında ne gibi alternatifler var?

Tuna Nehri üzerinden Slovakya’ya ulaşılabiliyor. Karayolundan Tuna Nehri’nde bir gemiye giriyorsun ve tam Bratislava’nın önünde iniyorsun. Hatta Tuna üzerinde turistik gemiler var, herkese tavsiye ederim. Yolcu uçakları Bratislava’ya inebiliyor ancak büyük kargo uçakları Viyana’ya iniyor ve oradan karayolu da yakın olduğu için kolay erişiliyor.

Türkiye’nin AB yolcuğuna nasıl bakıyorlar?

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılımı konusunda da her zaman pozitif bir yaklaşımı olmuştur. AB başkanlığı döneminde de Türkiye tezini korumuş ve kollamıştır. Slovak milletinde, kayıtsız ve şartsız Türkiye sempatisi vardır.

Ülke ve kent ekonomisi için önemli bir isimsiniz ve mevcut atmosferle ilgili düşüncelerinizi de merak ediyoruz. Bize bu noktada bugünkü şartları nasıl yorumlarsınız?

Biz, ömrümüz yettiğince vergi üreteceğiz. Şuanda Özdilek 7 bin kişinin üzerinde çalışan ile 250 milyon lira geçen sene vergi ödedi. Bu yıl direkt ve endirekt olarak ödediğimiz vergi, 300-350 milyon lirayı bulacak. Vergi ne kadar artarsa refah seviyesi o kadar artar. Bu para Sivas’a aktarılıp bir fabrika kurulsa, bin kişiye istihdam sağlar. O da orada bir vergi üretecek. Türkiye işte böyle kalkınır. Bu açıdan bakmak zorundayız. Özdilek’in bütün çabası Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesi ve büyümesi içindir. Bir şirket para kazanmıyorsa devlete yüktür. Para kazanmıyorsa işçinin ücretini ödeyemez, vergisini ödeyemez ve sözlerini yerine getiremez. Bırakınız kazansınlar, siz yeter ki iyi denetleyin ve kayıt içinde olmasını sağlayın. Serbest piyasa koşullarına inanıp buna uygun kanunlar çıkardıysanız kanuni çizgide hareket eden şirketlere destek olmak zorundasınız. Çiftçiye, hizmet sektörüne destek olmak zorundasınız.

Uluslararası yabancı bir marka, dışarıdan gelip burada 110 bin büyük başı kesiyor ve köfte yapıp kendi markası altında satabiliyorsa ve senin markaların bunu yapamıyorsa yazık. Vatandaş olarak biz, onlardan daha fazlasını yapmak için çaba ve mücadele göstermek zorundayız. ‘Dünyanın en önemli mutfaklarından birine sahibiz’ diyoruz ama açtığımız lokantalar bir elin parmağını geçmiyor. Bunların sayılarının artırması ve kurumsallaşması lazımdır. Organizasyon, planlama, optimal üretim ve pazarlamanın ehil ellerde kurum kültürüyle sürdürülebilir kılınması gerekiyor. Önce manevi hazla, dürüstçe hareket eden, egosu yüksek olmayan ve ‘Buğday veren başak eğilir’ misali bilgiyle donatılmış insanlarla bu işler sevk ve idare edilmelidir. Başka türlü olması mümkün değil.

Normalde 15 seneyi doldurana kıdem tazminatı veriliyor. Biz, Özdilek olarak 3 seneyi doldurana kıdem tazminatı veriyoruz. Kazanç, ucuz işçi çalıştırarak olmaz. En iyi ücretle işçiyi en verimli şekilde çalıştırdığın zaman olur. Kayıt dışı yüksek ücret alıp, sigortasını asgari ücret ile gösterenler yanlış yapıyorlar. Kayıtlı olan işçi, verimli çalışır bu da işletmenin verimine yansır.

Başarılı bir iş insanı olarak girişimcilere tavsiye niteliğinde hangi ifadelerle seslenirsiniz?

İtalya Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı, ekonomist Luigi Einaudi’nin ‘Girişimci’yi tanımlayan şu ifadeleriyle seslenmek isterim: “Binlerce milyonlarca insan, onları taciz etmek, engellemek, cesaretlerini kırmak için yaptığımız her şeye rağmen çalışıyorlar, üretiyorlar ve yatırım yapıyorlar. Onları çalışmaya iten kesinlikle para aşkı değil, çalışma tutkularıdır. Kendi firmalarının gelişmesini görmenin gururu, şevki; müşterilerinin devamlı artan saygı ve güvenini kazanmak, tesislerini genişletmek, iş yerlerini güzelleştirmek bir ilerleme hırsı yaratmaktadır ki kazançtan daha güçlüdür. Eğer böyle olmasaydı müteşebbislerin, başka işlerden daha rahat ve emin olarak kazananlardan daha riskli bir şekilde kendi firmalarında bütün enerjilerini ve kapasitelerini daha çok yarar sağlamak için harcamaları izah edilemez.”

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.