banner52

banner78

banner74

banner57

banner71

Bir havan topu tüm kazanımları yok edebilir!

Bosna Hersek’te son dönemde yaşanan gelişmeler, gerilimi ve endişeyi giderek tırmandırıyor. Ülkede olası savaş ve bölünme tehdidini Balkanlar üzerine yaptığı akademik çalışmalarla tanınan Dr. Erhan Türbedar'a sorduk: Bir havan topu, Bosna-Hersek’te son 26 yıl içinde elde edilen tüm kazanımları ortadan kaldırabilir

ÖZEL HABER 28.12.2021, 01:35 28.12.2021, 01:46
Bir havan topu tüm kazanımları yok edebilir!

Röportaj: N. Nuri Yavuz

Yakın zamanda yayınladığı ‘Bosna Hersek’te Endişelendiren Gelişmeler’ ve ‘Bosna-Hersek’te Milliyetçi Söylemlerin Tehlikeli Yükselişi: Tarih Tekerrür mü Ediyor?’ başlıklı iki farklı araştırma makalesi ve katıldığı TV programlarındaki açıklamalarıyla söz konusu gündeme ilişkin kamuoyunu bilgilendiren ve dikkat çeken isimler arasında yer alan Dr. Erhan Türbedar, Bursa Görüş’ün sorularını yanıtladı.

  • Bosna Hersek’teki mevcut siyasi durum hakkında bilgi verir misiniz?

Bosna-Hersek’teki barış ortamı 2021’in ikinci yarısında tehlikeli bir hal aldı. Bir devlet olarak Bosna-Hersek ise, savaş sonrası dönemin en ciddi siyasi ve varoluşsal kriziyle karşı karşıya kaldı. Bunun en büyük sorumlusu, Bosnalı Sırpların liderlerinden Milorad Dodik’in tehlikeli boyutlara varan ve Moskova tarafından desteklenen bölücü siyasetidir.

15 yıldır Bosna-Hersek’i parçalama, Bosna-Hersek’in entitelerinden Sırp Cumhuriyeti için bağımsızlık referandumu düzenleme ve barışçıl yoldan ayrılma söylemlerinde bulunan Dodik, son zamanlarda devletin kurumlarına karşı kademeli bir darbeyi anımsatan yıkıcı adımlar atmaya başladı. Nitekim Dodik’in girişimiyle Bosna-Hersek’in entitelerinden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin Ulusal Meclisi’nde 10 Aralık 2021’de alınan kararlar son derece endişe vericidir. Bu kararlarla Bosna-Hersek devletine ait yetkilerin Sırp Cumhuriyeti’ne aktarılması ve bu entitede paralel kurumların oluşturulmasını öngören yasal düzenlemelerin hazırlanması talep ediliyor. Nitekim Sırp Cumhuriyeti Ulusal Meclisi paralel İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun kurulmasını öngören yasayı kabul etti bile.

Hâlbuki Bosna-Hersek Anayasası entitelerin ülke kurumlarından tek taraflı çekilmesine izin vermiyor. Kaldı ki entitelerin Bosna-Hersek yasalarının uygulanmasını yasaklamaya da yetkisi yoktur. Bunları görmezlikten gelip, Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetleri’nin Sırp Cumhuriyeti’ndeki kışlalarına da el koyacağını ifade eden Dodik, Batılı ülkelerin olası müdahalesine karşılık “dostlarını” yardıma çağırmakla tehdit ediyor. Dodik aslında her ne zaman seçimler yaklaşsa, bağımsızlık referandumlarıyla tehdit ediyor. Bu söylemlerle de her seferinde seçimleri kazanıyor. Bu sefer Dodik’in karşısında güçlü bir Sırp muhalefetinin yükseliyor olması ve Sırp Cumhuriyeti’nin ekonomik durumunun iyice bozulması nedeniyle, Dodik popülist siyasetinde çok daha ileriye gitmeye ihtiyaç duymuş olabilir. Ancak kontrolü kaçırdı ve attığı hamleleri, Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Barış Antlaşması’nın da yıkılması, böylece Bosna-Hersek’te 26 yıldır süren barışın ve kaydedilen bütün ilerlemelerin ortadan kaldırılması anlamına geliyor.

Kendi kendilerini yönetmeyi amaçlayan Bosnalı Hırvatların milliyetçileri de Dodik’in yanında durarak eski güvensizliklerin canlanmasına katkıda bulunuyor. Bir başka ifadeyle, Dodik’in yarattığı krizden istifade etmek amacıyla, Bosnalı Hırvatlar da kendilerine ait ayrı bir yönetim bölgesi oluşturmayı amaçlayan etkinliklerini yoğunlaştırdı. Böylece Bosna-Hersek son aylarda “çifte kriz” sarmalı içine sürüklendi.

Dolayısıyla tarih sanki tekerrür ediyor. Zira Bosna-Hersek, tarih boyunca Sırp ve Hırvat milliyetçi projelerinin hedefinde oldu. Cvetković ve Maček, Milošević ve Tuđman, Karadžić ve Boban değişik dönemlerde Bosna-Hersek topraklarının paylaştırılmasını kendi aralarında görüştü. Son yıllarda ise, Bosna-Hersek devletinin yaklaşık bin yıllık tarihini ve Boşnakların kimliğini reddeden Sırp ve Hırvat milliyetçilerinin, Bosna-Hersek devletinin restore edildiği 25 Kasım 1943 tarihini tanımıyor olmaları, 21. yüzyılda da Bosna-Hersek’in tehdit altında kaldığına işaret ediyor.

  • Dayton Barış Antlaşması (DBA) ile anlaşmanın kazanım ve kayıpları hakkında bilgilendirme yapar mısınız?

1992-1995 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı’nı sona erdiren DBA, Bosna-Hersek’in uluslararası alanda tanınmış sınırları ile bağımsız bir devlet olarak ayakta kalmasını sağlamıştır. DBA, Bosna-Hersek devletinin ve toplumunun yeniden bütünleşmesi için gerekli temelleri de atmış, ancak siyasi irade eksikliği nedeniyle bu gerçekleşmemiştir. Dahası, DBA ile Bosna-Hersek’e getirilen verimsiz siyasal ve idari yapı, savaş döneminden kalma etnik bölünmüşlüğü yasallaştırdığı için, ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine ciddi bir sınama bırakmıştır.

Bosna-Hersek’in önde gelen siyasi liderleri ülke halklarının barıştırılması için neredeyse hiçbir şey yapmadı. Bunun yerine, seçimlerde oylarını arttırmak maksadıyla özellikle Sırp ve Hırvat siyasetçiler milliyetçi ve popülist retorik kullanmış, ülkedeki etnik bölünmüşlüğü bilinçli olarak sürdürmüştür.

Bosna-Hersek’te milliyetçilik ve siyasal bölünmeler, devlete ait varlıkların yağmalanması için de kullanılıyor. Günümüzde önde gelen siyasetçilerin büyük çoğunluğu, maaşlarıyla edinemeyecekleri bir servete ulaşmış bulunuyor.  2020 yılında Bosna-Hersek’te yapılan bir kamuoyu yoklamasında, “Sizce ülkenizin karşı karşıya olduğu en önemli iki sorun nedir?” sorusuna halk yüzde 45 oranında işsizlik, yüzde 39 oranında ekonomik durum, yüzde 27 oranında yolsuzluklar ve yüzde 21 oranında suçlar cevabını vermiştir.  Bu tür anketler, siyasilerin dayattığı milliyetçi söylemlerin aksine, halkın ülkenin yolsuzluk ve organize suçlardan arındırılmasını, ayrıca onurlu bir yaşamı mümkün kılan bir ekonominin geliştirilmesini önemsediğini göstermektedir. Ancak Bosna-Hersek’in önde gelen siyasi partileri halka en temel ekonomik altyapıyı bile sunamadıkları gibi rüşvet ve organize suçlara karşı mücadele etme konusunda da yeterince istekli değildir. Bunun sebebi, yolsuzluk ve organize suç bağlantılarının bazı durumlarda devletin tepesine kadar uzanıyor olmasıdır. Böyle bir ortamda ise, umutlarını yitiren aileler ve gençler Bosna-Hersek’ten göç etmek zorunda kalıyor.

Boşnaklar üniterci, Sırplar ayrılıkçı, Hırvatlar ise özerkçi siyaset izlediği için Bosna-Hersek’in bu üç kurucu halkı kendi aralarında çok az konuda uzlaşmaya varabiliyor. Boşnaklar, Bosna-Hersek’in Avrupa standartları temelinde, her oyun eşit ağırlığı olan demokratik ve mümkün olduğunca bütünleşmiş bir devlete dönüştürülmesini arzuluyor. Sırplar sadece Sırp Cumhuriyeti’ni önemsiyor ve Bosna-Hersek’ten bir gün ayrılmanın hayalini kuruyor. Hırvatlar ise siyasi anlamda Boşnakların gölgesinde kaldıklarını iddia ederek, Bosna-Hersek’in daha fazla ademi merkezileştirilmesini ve bu yoldan kendi kendilerini yönetebilmeyi hedefliyor. Hırvatların asıl hedefi ise, Bosna-Hersek içinde sadece Hırvatlara ait olacak üçüncü entitenin kurulmasıdır.

  • Son dönemde yaşanan krizin nedenleri ve kaynağı nedir?

Bosna-Hersek’te yaşanan son olumsuz gelişmeleri anlayabilmek için hem küresel düzeyde hem de AB ve Balkanlar bölgesinde yaşanan kırılmaları anlamakta fayda vardır. Son yıllarda dünya düzeni, uzun vadeli etkilerini henüz tam olarak anlayamadığımız bir şekilde sarsıldı. Dahası, liberal demokrasi fikri, Batılı ülkelerin kendisinde popülizmin ve liberal olmayan siyasetin yükselişinin tehdidi altına girdi.

Öte yandan, son yıllarda sallantıda olan AB Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, Kosova ve Sırbistan’a karşı sorumsuzca davranıyor. AB, bu ülkelere üyelik kapılarını açık tutmaya devam ettiğini söylese de genişleme sürecini 2021’de adeta durdurdu. Yıllardır AB’yi sarsmakta olan ekonomik sorunlar, mülteci krizi, İngiltere’nin ayrılma kararı, aşırı sağın yükselmesi ve Birliğin eski ile yeni üyeleri (eski Doğu Bloku ülkeleri) arasındaki siyasi bölünmeler, AB ülkelerinin Balkanlara olan ilgisini azaltmasına yol açmıştır. Üye ülkelerin yöneticilerinde AB’nin genişlemesine yönelik genel bir isteksizlik gözlemlenirken, AB vatandaşlarının da genişlemeye desteği neredeyse kalmamıştır. Böyle bir ortamda, söz konusu Balkan ülkeleri de reform süreçlerini ağırdan almaya ve birbirine karşı ilişkilerde daha az anlayışlı olmaya başlamıştır.

Bunun dışında, AB’ye üyelik perspektifinin zayıflamasıyla, Balkanlarda Rusya ve Çin gibi diğer uluslararası aktörler varlığını güçlendirmiş ve bölge ülkeleri ve halkları arasındaki rekabetin yeniden su yüzüne çıkmasını tetiklemiştir. Bu yöndeki küresel gelişmeler, Bosna-Hersek üzerinde ince hesapları olan aktörleri “şimdi tam zamanı” diyerek harekete geçirmiş olabilir.  

Nisan 2021’de medyaya sızan ve Bosna-Hersek’in bölüştürülmesini öneren gizli belge (non-paper), hem Dodik’i hem de Bosnalı Hırvatları siyasi hedeflerine ulaşmak doğrultusunda ümitlendirmiş olsa gerektir. Belgede Sırp Cumhuriyeti’nin Sırbistan ile birleştirilmesi, Hırvatların kontrolündeki Bosna-Hersek topraklarının ya Hırvatistan ile birleştirilmesi ya da özel statüye kavuşturulması, Boşnaklara ise Bosna-Hersek’in küçük bir kısmının bırakılması önerilmiştir. Slovenya Başbakanı Janez Janša’nın aracılığıyla AB kurumlarına ve çeşitli ülkelere gönderildiği iddia edilen bu belgenin kimler tarafından, ne zaman ve nerede yazıldığı bilinmiyor. Deşifre edilince inkâr edilip rafa kaldırılan bu belgenin özellikle Dodik’in ayrılıkçı iştahını daha fazla kabarttığı söylenebilir.

  • Soykırım inkârı yasasının krize etkisi nedir?

Dodik’in Bosna-Hersek devletine karşı adeta bir darbe başlatmasına sebebiyet veren görünürdeki gelişme eski Yüksek Temsilci Valentin Inzko’nun, 23 Temmuz 2021 tarihinde Bosna-Hersek Ceza Kanunu’na Srebrenitsa Soykırımı’nın inkârını ve savaş suçlularının övülmesini yasaklayan hükümler ekletmesi oldu.  Inzko’nun bu kararı Boşnakları sevindirirken soykırımı inkâr eden ve geçmişte Sırplık adına işlenen diğer suçlarla yüzleşmemiş olan Sırpları öfkelendirdi. Kararın ardından Dodik Bosna-Hersek devlet kurumlarının çalışmalarını bloke etmeye başladı ve Bosna-Hersek Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerin uygulanmasını yasaklayan bir kararı Sırp Cumhuriyeti meclisinden geçirdi. Dodik bunlarla da kalmayarak Dayton sonrası dönemde savunma, vergilendirme ve yargı gibi alanlarda üç kurucu halkın (ve kendisinin) rızasıyla gerçekleştirilen kilit kazanımların Sırp Cumhuriyeti’nde geçersiz kılınması için somut adımlar atmaya ve bunlarla ilgili devlet düzeyindeki kurumları yok saymaya başladı. Ancak Inzko’nun kararı görünürdeki bahaneydi. Dodik zaten benzer krizi çıkartmaya hazırdı.

  • Söz konusu krizde ABD, Rusya ve AB’nin (Sırbistan ve Hırvatistan etkisini) rolünü nasıl değerlendirirsiniz?

Uluslararası alanda Dodik’in en büyük müttefikinin Rusya olduğunun altı çizilmelidir. Moskova’nın desteğini alan Dodik ise son yıllarda adeta Rusya’nın bir valisiymiş gibi davranıyor. Moskova, geleneksel olarak hangi konu olursa olsun Sırp Cumhuriyeti’nin arkasında durmakla adeta Bosnalı Sırpların uluslararası sözcüsü olma rolünü üstleniyor.

Rusya, Balkanlarda sadece Bosnalı Sırpların değil, Sırbistan ve Karadağ’daki Sırpların muhafazakâr kesimleri üzerine de önemli yatırımlar yapıyor. Nerede düzen bozucu bir politikacı varsa onu destekleyen Rusya, Kosova gibi bölgesel sorunları da kendi çıkarları doğrultusunda istismar ediyor. Bugün Moskova’nın Balkanlardaki temel hedefinin, Batılı ülkelerin bu bölgedeki etkinliğini zayıflatmak olduğu söylenebilir.

Son yıllarda Batılı devletler ile Moskova arasında bir etki ve hesaplaşma alanına dönüşen Balkanlar, Avrupa’da güvenebileceği ülke ve müttefik sayısı gittikçe azalan Rusya açısından daha önemli hale geldi. Bu nedenle Rusya etkisini kaybetmemek için, Bosna-Hersek’teki barış ortamına zarar vermeyi göze alarak, Dodik’in arkasında duruyor. Aslında Balkanların Rusya’nın bir çeşit askeri üssüne dönüştürülmesi Moskova’nın öncelliği değildir. Rusya Balkanlardan ziyade, NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerden uzak durmasını istiyor. Nitekim bu ayın ortalarında Moskova ABD’ye “Rusya ve ABD Arasında Güvenlik Garantilerine İlişkin Taslak Antlaşma ve “Rusya ve NATO Üye Devletleri İçin Güvenlik Tedbirlerine İlişkin Taslak Antlaşma” gönderdi. Bu antlaşmalarla Moskova Doğu Avrupa’da etkinliğinin korunmasına karşılık Balkanlardan çekilmeye hazır olduğunu gösterdi. Bir başka ifadeyle, Rusya Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, ABD ile etki alanlarının paylaşımını istiyor. Dodik gibi politikacıları kullanarak ise Rusya ABD’ye karşı pazarlık payını artırmayı hedefliyor. ABD Rusya’nın önerilerini kabul ederse, Moskova Dodik’i desteklemekten vazgeçeceği için, siyasi kariyeri çok uzun sürmeyecektir.

Dodik’in yanında güçlü bir şekilde duran tek AB ülkesi Macaristan’dır. Budapeşte AB’nin Dodik’e yaptırımlar uygulamasına karşı olduğu gibi, Sırp Cumhuriyeti’ne 100 milyon Avro tutarında yardım yapacağını da duyurdu. Son günlerde ise Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Boşnaklar hakkındaki sözleri tartışma yarattı. Orban “2 milyon Müslüman’ın yaşadığı bir devletin güvenliğini nasıl yöneteceğimiz, Avrupa’nın güvenliği için de kilit bir konudur” sözleriyle Bosna-Hersek ve Boşnaklara karşı önyargılı olduğunu gösterdi. Macaristan’a ilişkin bir skandal daha Macar asıllı ve Orban’la yakınlığıyla bilinen AB Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhely ile ilgili oldu. Bosna-Hersek medyasına sızan bir belgeye göre, Dodik ve Varhely, Sırp Cumhuriyeti’nin Ulusal Meclisi’nin 10 Aralık 2021’daki özel oturumun tarihi ve bu yıkıcı oturumda alınan kararların altı ay süreyle ertelenmesi üzerinde önceden uzlaşmış.

Balkan ülkelerinden Sırbistan ve Hırvatistan son yıllarda Bosna-Hersek’teki istikrarı bozan ülkeler olarak değerlendiriliyor. Son zamanlarda Sırp politikacıların Büyük Sırbistan projesini çağrıştıran “Sırp Dünyası” söylemleri dikkat çekiyor ve bölge ülkelerinde rahatsızlık yaratıyor.  Örneğin Sırbistan İçişleri Bakanı Aleksandar Vulin Temmuz 2021’de, “Bu nesil politikacıların görevi bir Sırp Dünyası yaratmak, yani yaşadıkları her yerde Sırpları birleştirmektir” yönünde açıklamada bulunmuştu.

Sırbistan Dodik’i dizginlemek için şimdilik hiçbir şey yapmadı. Dizginlemek isteseydi Dodik oynamakta olduğu “ya hep ya hiç” oyununa kolay kolay giremez, AB ve ABD’li politikacıların Bosna-Hersek’i ziyaret edip Dodik’i durdurmaya çalışmasına da ihtiyaç kalmazdı. Kaldı ki Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, Nisan 2022’de düzenlenecek seçimler öncesinde milliyetçi kesimin oylarını kaybetmemek için Dodik ile herhangi bir şekilde ters düşmeyi göze almayacaktır. Bu sebeple seçimlere kadar Belgrad’ın Dodik’i durdurmak için daha somut bir adım atması beklenemez. Yine de Belgrad, belli bir noktadan sonra Batılı ülkelerle ilişkilerini düşünerek Dodik’in Sırbistan’ı içine çekmeye çalıştığı tehlikeli oyuna dur demeyi tercih edebilir.

Hırvatistan’ın tutumuna gelince, Zagreb, Stjepan Mesić’in cumhurbaşkanlığı döneminde (2000-2010) Bosna-Hersek’e karşı son derece yapıcı ve dostane bir siyaset izlemişti. Ancak Hırvatistan 2010’lu yıllardan itibaren Dodik’in politikalarını bir gerçeklik olarak kabul etmeye ve son derece tehlikeli olan bu projeyle işbirliği yapmaya başlamıştır.  Özellikle Zagreb son iki yılda bir AB ve NATO üyesi olarak Bosnalı Hırvatların talepleri doğrultusunda lobi çalışmalarını yoğunlaştırdı. Temmuz 2021’de Saraybosna’daki devlet kurumlarını dikkate almadan Bosnalı Hırvatları ziyaret eden Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanović, “Bosna-Hersek’teki Hırvatların haklarıyla ilgili artık taviz vermeyeceğiz” sözleriyle Saraybosna’ya ve uluslararası kamuoyuna açık bir mesaj verdi. 

Bosna-Hersek 10 yıldan fazla Batılı ülkelerin gündeminde değildi. Ancak Dodik’in en son yıkıcı eylemleriyle birlikte Batı nihayet Milorad Dodik’i Bosna-Hersek’in bekası için en büyük tehdit olarak işaretledi. Dahası, son zamanlarda Balkanlar ve Bosna-Hersek konusunda ABD, İngiltere ve Almanya gibi AB ülkeleri arasında artan bir koordinasyonu tespit etmek mümkündür. Batılı ülkeler Dodik’in durmasını, 2021’in ikinci yarısında yaptıklarını geri çekmesini ve Bosna-Hersek devletinin daha fazla güçsüzleştirilmesine yönelik faaliyetleri sonlandırmasını istiyor. Aksi takdirde Dodik ve yandaşlarına karşı yaptırım uygulanacağı ifade ediliyor. Ancak bu yaptırımların ne ölçüde etkili olabileceği tartışmalıdır.

  • Türkiye’nin Balkanlar politikası bağlamında Bosna Hersek’e ilişkin geliştirdiği tutum ve uygulamalar ile son krize yönelik atılan adımları nasıl yorumlarsınız?

Türkiye, Balkanlarda bir tamamlayıcı güç olarak rol alıyor. Bir taraftan henüz NATO ve AB üyesi olmamış Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlara bütünleşmesini arzuluyor, diğer taraftan da Balkanlardaki barış ve istikrarı hedefleyen tüm çabaları yakından destekliyor. Türkiye, Balkanlarda sahip olduğu tarihi geçmişi ve deneyimi sayesinde, Bosna-Hersek’in bağımsız bir devlet olarak ancak bütün halklarının ortak bir devleti olarak varlığını sürdürebileceğini biliyor. Silahlı kuvvetleriyle ve Barışı Uygulama Konseyi’ndeki üyeliğiyle ise Türkiye uzun süreden beri Bosna-Hersek’te barış ortamının ve ilerlemenin sürdürülmesine önemli katkılar sağlıyor. Bosna Savaşı yıllarında Ankara Zagreb ile işbirliği yaparak, Boşnak ile Bosnalı Hırvatlar arasında güvenin inşa edilmesini destekliyordu. Richard Holbrooke ise Dayton Barış Anlaşması’nın parafe edilmesinden iki ay önce Ankara’da “Sırp Cumhuriyeti” ismi üzerine anlaşmaya varıldığına ve merhum Boşnak lider Alija Izetbegović’in buna Ankara’daki ABD büyükelçiliğinde onay verdiğine tanıklık etti.

Bosna-Hersek’teki durumunun ciddiyetinin farkında olan Türkiye, bu ülkeye yönelik diplomasisini üst seviyeye çıkartmış bulunuyor. Kasım 2021’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem Türkiye’deki Boşnak STK’larını dinlemiş hem Dodik dâhil Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı üyeleriyle görüşmüş, hem de üst düzey bir Türk heyetini istişareler için Saraybosna’ya göndermiştir.

Ankara Saraybosna, Belgrad, Zagreb, Moskova, hatta Dodik’in kendisiyle sahip olduğu iyi ilişkiler sayesinde Bosna-Hersek’teki mevcut durumu istikrara kavuşturma potansiyeline sahiptir. Ancak Balkanlar’daki jeopolitik çekişmeleri ve milliyetçi projeleri dikkate alarak Türkiye’nin bu konuda akıllıca adımlar atması gerekiyor. Tarafların gerçek niyetlerinin farkında olarak, Ankara Bosna-Hersek’in etnik çizgilere göre daha fazla bölüştürülmesine müsaade etmemelidir.

  • Ülkede Sırp siyasetçilere yönelik başlatılan soruşturmanın süreci nasıl etkiler?

Bosna-Hersek Savcılığı Dodik ve Sırp Cumhuriyeti’nin diğer 12 yetkilisine karşı büyük bir gecikmeyle soruşturma başlattı. İşin ilginç tarafı, soruşturma emri çıkarıldıktan sonra, savcılık Sırp Cumhuriyeti’nin muhalefet liderlerini Sırp Cumhuriyeti Ulusal Meclisi’nin 10 Aralık 2021 tarihli oturumu hakkında tanık olarak konuşmaları için çağırmaya başladı. Halbuki bu özel oturumda yıkıcı kararlar alınırken muhalefet partileri Sırp Cumhuriyeti Ulusal Meclisi’ni terk etmişti. Bu yönüyle Bosna-Hersek Savcılığının Sırp Cumhuriyeti yetkililerine karşı yürüttüğü soruşturma şimdilik bir çeşit komediye benziyor. Kaldı ki Dodik ve adamları Bosna-Hersek Savcılığı’nın kararlarını tanımayacak ve durum daha da karmaşık hale gelebilir.

  • Bir savaş ihtimali görüyor musunuz?

Duyguların gerildiği bu tür anlarda çocuklar arasındaki en küçük bir tartışma bile etnik çatışmalara dönüşebilir. Dodik ilan ettiği ayrılma planlarında ciddi ise, 1992-1995 savaşından daha küçük ölçekli olan çatışmaların yaşanmasına sebebiyet verebilir. Bu ihtimali güçlendiren, Bosna-Hersek’e son darbeyi vurmak için Sırp ve Hırvat milliyetçileri arasında kurulan ittifaktır. Bu nedenle, NATO’nun bir an önce birliklerini Bosna-Hersek’e sevk etmesi gerekmektedir. Zira bir havan topu, Bosna-Hersek’te son 26 yıl içinde elde edilen tüm kazanımları ortadan kaldırabilir, Balkanları ise yeniden istikrarsızlığa sürükleyebilir. Balkanların ihtiyaç duyduğu son şey, yeni etnik çatışmalardır.

  • Boşnakların özellikle AB ülkeleri ve Türkiye’ye göçüyle birlikte azalan nüfus varlığının süreci ne yönde etkilediğini düşünüyorsunuz?

2013 yılında gerçekleştirilen en son nüfus sayımında Bosna-Hersek’in toplam nüfusu 3.531.159 olarak tespit edilmiştir. Bunların içinden yüzde 50,1’i Boşnak (1.769.592 kişi), yüzde 30,8’i Sırp (1.086.733 kişi), yüzde 15,4’ü Hırvat (544.780 kişi) ve yüzde 3,7’si Diğerler kategorisinde kaydedilmiştir. Sırpların yüzde 92,1’i Sırp Cumhuriyeti’nde, Boşnakların yüzde 88,3’ü ve Hırvatların yüzde 91,4’i ise Boşnak-Hırvat entitesinde (FBiH) yaşıyor. Nüfus Bosna-Hersek’in üç kurucu halkında da azalıyor. Zira siyasetçilerin ülkeyi getirdikleri durum nedeniyle, umutlarını yitiren aileler ve gençler Bosna-Hersek’ten göç etmek zorunda kalıyor. Mevcut verilere göre, 2015-2021 döneminde çoğunluğu genç ve vasıflı kişilerden oluşan 370 bin kişi Bosna-Hersek’i terk etti. Günümüzde Bosna-Hersek’te gerçekten yaşayan Sırpların sayısının 800 bini, Hırvatların sayısının ise 250 bini aşmadığı tahmin ediliyor.

  • Bosna Hersek Genelkurmay Başkanı Korgeneral Senad Masovic’in Türkiye ziyareti hakkında ne düşünüyorsunuz?

Devletler arasında zaman zaman güven tazelemeyi amaçlayan değişik ziyaretler gerçekleşir. Ancak bu ziyaretin zamanlaması ilgi çekici sayılabilir. Birçok ülke gibi, Bosna-Hersek de Türk Savunma Sanayii’nin çığır açan yeniliklerine ilgi duyuyor. Bu konuda bazı temaslar daha önce de sağlandı. Hatırlatmak gerekirse, 3 Mart 2021 tarihinde Ankara’da, Türkiye ile Bosna Hersek arasında Askeri Mali İşbirliği Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma kapsamında Türkiye Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetleri’ne belirli bir yardım yapmayı da taahhüt etti.

Yine de Senad Masoviç’in Türkiye’deki temaslarının sembolik bir mesaj olduğuna inanıyorum. O da Bosna-Hersek’in karışması durumunda hem bir kardeş ülke hem de önemli bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin kayıtsız kalmayacağıdır.

  • Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yakında Bosna Hersek’i ziyaret edeceği basına yansıdı. Bu ziyareti de değerlendirir misiniz?

Türkiye Bosna-Hersek’teki barışa, istikrara ve ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine büyük önem veriyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Bosna-Hersek ziyaretinde üst düzey yetkililerle görüşmesi bekleniyor. Bu görüşmelerde iki ülke arasında savunma alanında işbirliği, Bosna-Hersek’teki güvenlik durumu ve muhtemelen Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetleri’ne yardım konusunda daha önce üzerinde uzlaşılanların uygulanması ele alınacak.

  • Türkiye’nin Balkanlar politikasının bir yansıması olarak desteklediği Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesi ve bu kriz arasında bir ilinti var mı? Süreç projeyi nasıl etkiler?

Türkiye’nin önerdiği ve desteklediği Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesini bir Barış Projesi olarak görüyorum. İnsanları ayrıştırılmayan, aksine onları ekonomik ilişkilerle ve artan insan hareketliliğiyle bağlan bir projedir. Bu tür projelere sadece Sırbistan ve Bosna-Hersek değil, tüm Balkan ülkelerinin ihtiyacı vardır. Ancak Bosna-Hersek’teki son kriz bu projenin uygulanmasını geciktirebilir. Kaybeden de Bosna-Hersek ekonomisi olur. 

---

Dr. Erhan Türbedar Kimdir?

Gazi Üniversitesi’nde lisans öğrenimini tamamlamasının ardından aynı üniversitede Balkanların iktisadi dönüşüm sürecine ilişkin yazdığı tezle yüksek lisans, Balkan ülkelerinin ulaştırma politikalarına ilişkin yazdığı tezle doktora derecesi aldı. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nda uzman ve kıdemli dış politika analisti görevlerinde bulundu. Hacettepe Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ve Milli Savunma Üniversitesi’nde Balkanlar üzerine dersler verdi. Bölgesel İşbirliği Konseyi (RCC) ve SESRIC-İslam İşbirliği Teşkilatı’nda çeşitli görevler yürüten Türbedar halen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nde kıdemli danışman olarak görev yapmaktadır. İngilizce, Sırpça-Hırvatça-Boşnakça ve Arnavutça bilmektedir.

Yorumlar (0)
Namaz Vakti 28 Mart 2024
İmsak 05:22
Güneş 06:47
Öğle 13:14
İkindi 16:45
Akşam 19:31
Yatsı 20:50
12
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13