bursagorus.com.tr
2022-04-19 12:00:59

Emeklilerin Geçim Feryadı

Sedat Yalçın

19 Nisan 2022, 12:00

Doğrudan sizlere bazı rakamlar vererek yazıma başlamak istiyorum. 2022 yılında Türkiye’de asgari ücret 4 bin 253 lira, Türk-iş Mart 2022 ‘Dört Kişilik Aile Açlık Sınırı Ücreti’ 4 bin 928 lira, İşçi ve Esnaf taban emekli aylığı 2 bin 500 lira, Memur emeklisi taban aylığı 4 bin 289 lira olarak uygulanmakta. Ayrıca ülkemizde 3 milyon 950 bin kişiye de çok düşük malul, dul ve yetim aylığı ödenmekte. Mevcut durumda SSK, Bağkur ve Emekli sandığı emeklilerinin toplamı 9 milyon 187 bin kişiye ulaşıyor. Dul ve yetim maaşı alanlarla birlikte toplam 13 milyon 644 bin kişiye devlet emekli maaşı ödüyor.

Yukarıda belirtilen ücret rakamları hükümet tarafından 2022 Ocak ayı itibariyle ciddi artışlar yapılarak ulaşılmış rakamlardır. Artış öncesi rakamları maalesef vahamet derecesinde idi. Şu andaki rakamlar ise emekli vatandaşlarımız açısından açlık sınırının dahi neredeyse yarısı anlamına geliyor. Bilindiği üzere açlık sınırı 4 kişilik bir ailenin sadece zaruri gıda harcamaları üzerinden hesaplanan bir rakam. Yani giyim, kira, ulaşım, sağlık, eğitim masrafları yok hesabın içerisinde. 2 bin 500 lira olarak emekli için uygun görülen rakam ilan edildikten sonra, enflasyon oranları hızla yüzde 61 seviyelerine ulaşıyor. Yani emeklinin 2 bin 500 liralık maaşının yarısından fazlası para daha eline geçmeden geri alınıyor. Bu tabloyu aylardır kamuoyu tartışıyor. Bende fazla ayrıntıya girmeden konunun giderek başka bir boyuta evrilmekte olduğunu da görerek naçizane bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.

***

TOPLUMSAL DAYANIŞMA KÜLTÜRÜMÜZÜN SINIRLARI ZORLANIYOR

Ülkemiz insanları henüz toplumsal yardımlaşma ve dayanışma duygularını kaybetmiş değildir. Toplum fakire, ihtiyaç sahibine yardım etme gibi kültürel özelliklere sahiptir. Türkiye’de de bu nedenlerle geçim sıkıntısı nedeniyle insanlar son ana kadar sabrederler. Birçok insan ihtiyacı olduğunu bile söyleyemez. Ancak kırsal ve az nüfuslu yerleşim birimlerinde uygulanan bu kültürel özellikler büyük metropol şehirlerde maalesef uygulanamamakta ve insanlar çok zor durumlara düşebilmektedir. Emekli maaşı olan insana sosyal yardım verilmemektedir. Ancak 2 bin 500 lira maaş alan emekli ailelerin ise hayatlarını idame ettirmeleri neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Bugüne kadar ülkemizde hiç yaşanmamış manzaralara şahit olunmaktadır. Detay örnekleri anlatmayı uygun bulmuyorum, ancak yaşlı ve hasta emekli insanların bu muameleyi hak etmedikleri kesin.

Ülkede bir savaş hali, tabii afet vb. durumların varlığı halinde sadece emekliler değil, tüm toplum kesimlerinin her türlü fedakârlığa katlanacakları tabiidir. Ancak böyle bir durum söz konusu olmadığı gibi gelir dağılımı adaletsizliğine dayanan aşırı abartılı servet artışları ve tüketim çılgınlıkları örneklerini toplum her gün görüyor, izliyor ve son derece rahatsız oluyor.

Emekli maaşları ülkemizde maalesef alarm seviyesinde düşük durumda… OECD ülkeleri arasında son sıralardayız. Almanya’da en düşük emekli maaşının 1000 avro olduğunu (16 bin lira) belirtmekle yetinelim. Satın alma gücü olarak düşündüğünüzde de aradaki farkın büyük olduğunu ifade etmeliyim. Yine OECD ülkelerinde 65 yaş üstü emekliler arasında yoksulluk oranı araştırmasında Hollanda ve Danimarka yüzde 2 civarında çıkarken ülkemizde bu oran yüzde 15 olarak gerçekleşiyor. Yine dünyada emekli refahını ölçme amaçlı gerçekleştirilen Küresel Emeklilik Endeksi adıyla bir çalışma yürütülüyor. Bu çalışma sırasında Yaşlı nüfus bağımlılığı, Enflasyon/Vergi baskısı, Kazanç eşitsizliği, İşsizlik, Mutluluk, Çevre, Su, Hijyen, Biyolojik çeşitlilik, Yaşam beklentisi ve sağlık yatırımları çok yönlü olarak değerlendiriliyor. 2019 yılı Küresel Emeklilik Endeksi’nde İzlanda ve İsviçre ilk iki sırayı paylaşırken, Fransa 22, Japonya23, Türkiye ise 40’ıncı sırada yer alıyor.

DEVLET TÜM EMEKLİLERE EŞİT DAVRANMALIDIR

Görüldüğü üzere Emekli refahı konusunda sağlıklı politikalar üretemediğimiz uluslararası istatistiklerde de tespit edilmiş durumda. Sebeplerini, çözüm yollarını kapsamlı olarak tartışabiliriz. Bu alanda reform yapmanın zorluğu da gayet iyi biliniyor. Ancak bu gerekçeler durumun vahametini ortadan kaldırmıyor ve bugüne dair bir çare üretmiyor. Öncelikle sosyal güvenlik sisteminin açıkları konusunda kuruma kesilen faturaların çok detaylı ve sektör deneyimi olan denetim birimleri tarafından incelenmesi ilk yapılması gereken işlerden olmalı. Ayrıca kayıt dışı istihdam konusunda uzun yıllardır mesafe alınamamış olması anlaşılır gibi değildir. Yüksek ücret alındığı halde bordroda asgari ücret gösterilmesi konusu hala çözülebilmiş değildir. Suriyeli misafirlerimizin kayıt dışı istihdamının SGK’ nu ne kadarlık prim kaybına uğrattığı bilinmiyor. Ayrıca kurumun yasası gereği edindiği gayrimenkullerini yatırım fonları kurarak sermaye piyasasında değerlendirmesi ve fon yaratması gerekirken böyle bir çalışma yapılıyor mu bilmiyoruz. Sorun büyük. Türkiye’deki emekli sayısı bazı ülkelerin nüfuslarından dahi fazla… (Belçika, Danimarka, Finlandiya)

Küresel olarak yaşlı nüfusun hızlı artışı emeklilik ödemelerinde sürdürülebilirliği zora sokuyor. Önümüzdeki yıllar yaşlı nüfus bağımlılığı, yaşlı bakımı ve emekli maaşları tüm ülkelerin gündemini belirlemeye aday görünüyor. İdeal olarak bir emekliye karşı dört çalışan olması gerekirken bu oran bizde 1,63 gözüküyor. Dolayısı ile emekliye yüksek gelir üretecek prim tahsilatı oluşamıyor. Zaman zaman ekonomik kriz ve seçim dönemlerinde yapılan prim afları da sosyal güvenlik sisteminin bir bütün olarak iyi yönetilemediğinin de işareti maalesef. Özellikle kamuda yüksek ücret elde edipte yasal istisnalar nedeniyle yüksek prim matrahı oluşmayan durumların hızla ortadan kaldırılması, tüm gelirlerin prim matrahına dâhil edilmesi de gereklidir. Emekli maaşları tamamen ödenen prime endeksli oluşmalıdır. Sigortalıların çalışma süreleri sırasında veya sonunda toplu ödeme yaparak daha üst emekli maaşı hak etmesine imkân tanınmalıdır. Bu yöntemle emekli sandığı, SSK ve Bağkur emeklilerinin izaha muhtaç statü farklılıkları da nispeten giderilebilecektir. Ciddi de bir kaynak oluşabilecektir.

***

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ AKTÜERYA DENGESİ ÜZERİNE KURULUDUR

Sosyal Güvenlik Sistemlerinde nimet/külfet dengesi (Aktüerya)çok önemlidir. Emeklilerin birbiri ile kıyaslanmadığı ve eşitliğin sağlandığı bir sistemin mutlaka kurulması gereklidir. Tüm emeklilerde bir memnuniyetsizlik söz konusudur. Prim günü ve prim kazançları aynı olan emeklilerin emekli olma tarihlerine bakılmaksızın aynı maaşı almaları adaletin gereğidir. Uygulama şu anda tam tersi yöndedir. Çalıştıkları kuruma bakılmaksızın ödediği prime göre emekli maaşı hesaplanmalı, norm ve standart birliği oluşturulmalıdır. Ayrıca asgari ücretin asgari yaşam ücreti olduğunu dahi kabul ettiğinizde veya Açlık sınırı ücreti dikkate aldığınızda emekli maaşları bu iki emsal ücretin altında kalıyor ise Anayasamızdaki Sosyal Devlet özelliğimizi yerine getirmediğimiz ortaya çıkar. Kaldı ki 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğinde Anayasa’nın 10’uncu Maddesi’nde yapılan değişiklik ile yaşlılara ‘Pozitif Ayrımcılık’ yapılacağı hususu anayasal güvenceye bağlanmış idi.

Büyük sıkıntı yaşayan emekli büyüklerimize ve yaşlılarımıza hiçte hak etmedikleri bu açlık sınırının yarısının dahi altındaki maaş seviyesini reva görmemeliyiz. Onların geçim feryadını duymalı ve siyasal tercihimizi onlardan yana kullanmalıyız. Yazımı Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile tamamlamak istiyorum:

Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşam kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedir iken bütün kuvveti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.