bursagorus.com.tr
2022-04-12 11:26:59

Güçlü Ekonomi’nin Savaş Alanı Sokaklar Değil…

Ferruh Varanoğlu

12 Nisan 2022, 11:26

Günümüz Dünyası, askeri rekabeti bir yere bırakıp, ekonomik rekabeti öne çıkarır bir hal aldı. Savaşların çoğu ekonomik kaynaklar üzerine yapılmakla birlikte, ekonomik güvenlik konusu hala gözlerden uzak bir akademik alan olmaya devam ediyor. Güçlü bir Ulus Devlet olmak, her yönüyle varlıklarını devam ettirmek isteyen her Milletin olmazsa olmazı. Ve ulus devletin gücü asla tek başına silahlı kuvvetlerinden değil, aynı zamanda ekonomik ve teknolojik kaynaklarından, dış politikasını yürütürken gösterdiği cesaret ve ustalıktan, uzak görüş ve kararlılıktan, toplumsal ve politik örgütlenmesinin niteliğinden de geliyor olmalı.

Gelişmekte olan ulus devletlerin kalkınması, sanayileşmiş ülkelerin temel vasıflarına sahip olmadan mümkün değil. Nüfuslarının büyük bölümünün yoksulluk sınırının altında yaşaması nedeniyle bu ülkelerin ulusal boyutlarda pazar ekonomileri yok hükmünde. Diğer taraftan ekonominin büyük kısmı kayıt dışı ve kayıtlı olan kısmıysa IMF ve Dünya Bankası tarafından idare ediliyor. Bu devletlerin belirgin özelliği, dış politikalarının temelini; dış yardım bulma, uluslararası yükümlülüklerinden kurtulma, ekonomik düzenleme kabul etme ve düzenli olarak dış borçlarını yeniden yapılandırma oluşturuyor. Böylece dünyadaki birçok ülkenin dış borçlanma nedeniyle ekonomik tuzaklara düştüğü ve bağımsız bir politika izleyemediği, ekonomik nedenlerle ülkelerin sınırlarının kaldırılarak yeni birlikler ve askeri ittifaklar oluşturulduğu, ülkelerin dış ticaret yasakları ve kotalarla cezalandırıldığı, dış yardımların politik baskı unsuru olduğu 21. yüzyıl politik arenasının bu görüntüsü, ekonominin uluslararası ilişkilerdeki yerini de özetliyor.

Geçmiş fiili savaşlarda onun bir parçası olarak yürütülen ekonomik savaş, bugün tamamen kabuk değiştirdi. Ekonomik savaşın bugünkü tanımı; bir grup devlet tarafından diğer devletlerin ekonomisini zayıflatmak stratejisi ile uygulanan savaş türü. Yani öncelik Ekonomik Güç’ün varlığı ve nereye kadar bu gücün kullanılacağı ile ilgili. Ekonomik savaşın amacı düşmanın kritik ekonomik kaynakları tedarik etmesini kontrol altına almak. Askeri savaş düşman ordularını hedef alırken, ekonomik savaş düşmanın savaş ekonomisini hedef alıyor ve onu savaşı sürdüremez hale getiriyor. Ekonomik savaşta, çok zahmete girilmeden kullanılan kısa ve çabuk yöntemler, bu tercihin cazibesini daha da artırıyor. Örneğin; sorununuz olan Ülkeye uygulayacağınız abluka, kara-listeye alma, önleyici satın almalar, ödüller ve düşman varlıkları veya tedarik zincirlerinin kontrol altına alınması ilk etapta yeterli oluyor. Ancak el’i artırıyorum dediğinizde, daha keskin uygulamalar var. Gümrük ayrımcılığı, yardımların durdurulması, sermaye varlıklarının dondurulması, yatırım ve diğer sermaye akışlarının durdurulması ve kamulaştırma gibi. Konunun özü; günümüzde askeri savaş olmadan da ekonomik savaş pekala mümkün. Nitekim yakın zamanda yaşadıklarımız olası bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın provası.

YARININ KAZANANLARI; AKIL, EKONOMİ, TEKNOLOJİ OLACAK…

Bir ülkeyi fethetmek için eskiden olduğu gibi o ülkenin topraklarının ele geçirilmesine gerek duyulmuyor. Ekonomik olarak zayıf güçleri egemenliği altına almak ve buna bağlı olarak istediği siyasal kararları aldırabilmek ve uygulatabilmek, menfaatlerine hizmet edecek şekilde uluslar üstü seviyede örgütler ve birlikler kurarak çıkarlarını bu sayede sağlama almak, böylece dolaylı yollardan zayıf güçleri kendine bağlamak, yeni dünya düzeninde gelişmiş ülkelerin küresel stratejisi durumuna geldi. Ekonomik güvenlik, günümüz siyasetinde devlet güvenliğinin bir parçası olarak oldukça sık kullanılıyor. Ekonomi ve finans alanlarında yeni olguların toplumsal hayatın her boyutunu etkilediği küreselleşme açısından da özel bir rol oynadığı kesin. Yeni Dünya Düzeni’nin Ulus şirketlere dayattığı yeni, bakir ve derin bir alan bu. ABD bu alana ayrı bir birim açtı ; “Anavatan Güvenlik Bakanlığı” Kabaca görev tanımını, ülkenin ekonomik güvenliği ile ilgili hassasiyetleri belirlemek ve diğer güvenlik sistemleri ile uyumlu şekilde tedbir almak olarak belirledi. Elbette Bu Bakanlık için gerekli olan kişilerin omzu yıldızlı askeri kıyafetleri taşıyanlar değil, eli kalem tutan, birden fazla üniversite bitirmiş, akademik kariyerlerinde tecrübeli, sağduyulu ve 21. Yüzyılın gerektirdiği teknolojiyi kullanabilen kişilerden oluşması öngörüldü.

Dünya’nın büyük güçleri, bu planlamaları yaparken köklü Devlet yapılarının yanında, şeffaf yönetimleri, Belirli kriterlere oturtulmuş anayasaları, demokratik ülke özellikleri ile şeffaf demokrasileri, yetişmiş iş gücü, okuma yazma oranları çok yüksek nüfusları, tüm dünya’ya sattıkları “yükte hafif, pahada ağır” malları ile alt yapısı ile maça hazır oyuncular olarak hazırlandılar. Veri, son yılların en kıymetli hazinesiydi ve buna biz uykudayken sahip oldular..

Bir devletin Ekonomik Gücü; o devletin vatandaşlarının refahı, mutluluğu, huzuru ve güvenliği sağlamak amacıyla sahip olduğu tüm kaynakları maksimum seviyede kullanması ve bu kapsamda elde ettiği maddi hasılayı da dağılımda eşit bir şekilde tüm toplum kesimlerine aktarması ile ölçülür. Ülkenin genel durumu ile ilgili bilgiler, sahip olduğu ekonomik sektörlerin yapısı, tedavüldeki parasının değeri, ekonomisinin katma değer üretme ve marka geliştirme kapasitesi, iş gücü yapısının niteliği, tüm sektörlerdeki ekonomik büyüklük ve ihracat/ithalat oranları…vs gibi daha pek çok kriter gücü doğru konumlandırmak için gereklidir.

YENİ EKONOMİK SAVAŞ’IN STRATEJİLERİ

Ekonomik Savaş’ın keşfi bugün değil, aksine çok uzun bir geçmişi var. Hafızalarımızı tazelemek açısından yakın dönemden birkaç örnek verelim. ABD’nin 1990’lı yıllardan itibaren kapsamlı hale getirdiği barış zamanında ekonomik yaptırım uygulamalarından alınan dersler her seferinde bu yaptırımların hedef ülkeye uygun bir strateji dâhilinde kurgulanması dersi vermiş; “yeni yaptırımlar her zaman eskisinden iyidir” prensibi ortaya çıkmıştı. Hatırlayın, 2000’li yıllarda “seyahat yasakları” gibi gerçek durumda etkili olacağı düşünülen “akıllı yaptırımlar” kullanıldı. 2005 yılından beri Amerikan yönetimi dış politikada baskı vasıtası olarak ekonomik yaptırımlara başvurmayı öncelik edindi. Bu kapsamda, önce İran’ın ticaretini engellemek için çeşitli ülkelerdeki bankacılık işlemlerine önemli sınırlamalar getirdi. Son 20 yılda Ortadoğu’ya yönelik daha gelişmiş yaptırımlar kullandı. Bu yaptırımların temelinde finansal sistemde doların değeri ile oynanması, şirketlere ticaret yasaklamaları ve ABD teknolojisinin transferi ile ilgili sınırlamalar öncelikli idi. Bu yöntemlerin ana hedefi olan İran, bir süre alternatif yollar bulmaya çalıştı ama sonuçta strateji işe yaradı ve İran, nükleer silahtan vazgeçmek için masaya oturdu. Ekonomik yaptırımlar İran ekonomisinde durgunluğun yanında 2014 yılında petrol gelirlerinde 40 milyar dolar azalmaya yol açmıştı.

Bugün canlı olarak yaşadığımız Rusya-Ukrayna çatışması, ABD’nin ezeli rakibi Rusya için nasıl bir güç olduğunu görmek açısından önemli. Şöyle ki; 2014 yılında Rusya’nın petrol ve doğal gaz gelirlerini engellemek için Rus finans sistemi hedef seçildi. Örneğin Ruslara karşı petrol fiyatları düşürülerek, Mart 2015’de %16.9 enflasyon yaratılmış ve ruble’nin değeri oldukça düşürülmüş olsa da, Putin para basarak, rezerv 130 milyar dolarını kullanarak ve faizleri %17’e yükselterek yaptırımları boşa çıkardı. Basılan paralar büyük ölçüde kendine yakın şirketlere aktarılması ABD’nin bu şirketleri hedef alan bir stratejiye geçmesini sağladı. Petrol fiyatlarının düşürülerek ruble’nin değeri ile oynanması Rusya’ya doğrudan yabancı yatırımların azalması gibi aslında istenmeyen sonuçlar doğurdu. Fakat yaptırımların doğuracağı siyasi sonuçları tahmin etmek her zaman kolay olmaz. Örneğin Putin’i hedef alan ve içerideki bozmayı hedefleyen yaptırımlar ülke içi muhalefetin de tepkisini çekerek, Putin’i daha da güçlü ve Batıyı umursamaz bir lider haline getirdi. Ekonomik yaptırımların ana hedefi, kötü davranışı caydırmak, hedef ülkeyi ekonomik olarak cezalandırmak veya davranış değişikliği sağlamaktır. İyi tasarımlanmamış, caydırıcılığı ve etkinliği olmayan, müttefiklerle koordineli bir şekilde uygulanmayan yaptırımlar başarısız olur. Ekonomik yaptırımlar, genel bir stratejinin parçası olabilir ancak kendisi tek başına bir strateji olamaz.

Bugüne uyarlarsak; ekonomik savaşın kurallarının yazılması önemli bir uluslararası zorunluluk olarak önümüzde duruyor. Küreselleşen dünyada karmaşık çokuluslu değer zincirleri var ve büyük ya da küçük pek çok ülke diğer ülkenin ekonomisine etki etmek için pek çok teknik uyguluyor. Batının Rusya’ya karşı yaptırımlarının hızı, ölçeği ve kapsamı, modern savaşta ekonomik ve finansal çatışmanın merkezini gösterdi. Bu yeni arenada, müttefikler şimdi geleceğe ilişkin olarak da kullanılacak sürekli mekanizmalar peşindeler. Özetle, ekonomik savaşın angajman kurallarının yazılması gerekiyor. Ekonomik yaptırımların etkinliğinin ölçülmesi ve sürdürülmesi için yeni bir bilgi bankası ve analiz sistemine ihtiyaç var. Küresel ekonomi bir yandan uygulanan ekonomik savaş ile büyük zarar görürken, diğer yandan uzun dönemli tasarımlar karşısında devlet yapılarının çökme aşamasına gelecek olması nedeni ile ülkelerin politikacıları ve şirketlerinin şimdiden acil tedbirler alması gerekiyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.