banner52

banner74

23.11.2021, 16:44

Bir Kitap Manifestosu: Kitlelerin Psikolojisi

“Halkın siyasi hayata katılması, yani gitgide yönetici sınıf haline gelmesi, içinde bulunduğum dönüşüm devrinin en dikkat çekici özelliklerinden biridir. Bu siyasi güç aktarımının ayırt edici karakteristiği, uzun zamandır uygulanan fakat pek etkili olmayan evrensel oy kullanma hakkı değildir. Kitleler gücünün ortaya çıkışı, önce bazı fikirlerin yavaş yavaş zihinlerde yer etmesi ve sonra da başlangıçta düşünce düzeyinde kalan kavramların gerçekleştirilmesi için fertlerin birleşmeleriyle mümkün olmuştur.” A.g.e., s.22.

Bireyden topluma diye başlayan birçok sirküle edilen olgunun mahiyeti temelde insan aklının bir görüngesi olarak değerlendirilmektedir. Birey ve toplum arasındaki ilinti, akıl ve insan arasındaki ilişkiden yola çıkarak anlam kazandırılmaya çalışılmaktadır. Kişinin hürriyeti, özgürlüğü veya edimsel tüm faaliyetleri üzerine yapılacak ölçme ve değerlendirilmede ortaya konan bilgi ve türevleri, kendi içerisinde toplumsal farklılıklar göstermektedir. Öyle ki evrensel bilgi ile ahlak fikrinin salt kapsayıcı olması dışında, kültürel içkinliğine de haiz olması beklenmektedir. Ne var ki tümele erişememiş bilginin kültürel genelliğe intifa etmesi de beklenemez. Böyle bir fikir akışı içerisinde birey, toplum, akıl gibi değer ölçüleri insanın dört başı mamur bir varlık olmaktan çok, eklektik ve sınırlı görüntüsünü bizlere sunmaktadır.

“Miadını doldurmuş medeniyetlerin ortadan kaldırılması şimdiye dek kitlelerin en belirgin vazifesiydi. Bu vazife yalnızca bugüne mahsus da değildir. Tarih bize gösteriyor ki bir medeniyete temel teşkil eden ahlaki kuvvetler güçlerini kaybettikleri zaman nihai çözülüş de bilinçsiz ve hoyrat kitleler tarafından değil, küçük bir entelektüel aristokrasi tarafından yönetiliyordu.” A.g.e., s.11.

Kimin İçin Bu Kitap: Kitlelerin Psikolojisi

“Bütün milletlerde görülen evrensel belirtiler, kitlelerin gücünün nasıl hızla arttığını gösterirken bu büyümenin yakın zamanda sonlanacağını varsaymaktan da bizi alıkoyuyor. Büyüme bize ne getirirse getirsin katlanmak zorundayız. Karşı çıkmak maksadıyla üretilen savlar, nihayetinde hiçbir işe yaramayan boş laflar olarak kalıyor.” A.g.e., s.64.

Her kitabın mutlak bir okuyucu kitlesi olduğu her bireyin anlayacağı bir hakikat. Ancak bazı kitapların ise özel veya belirli okuyucu kitlesine yönelik seçimler yaptığı da evrensel bir gerçeğin yansımasıdır. Bu bilgi içerisinde kitapları okuyucularına göre ayırmak ya da okuyuculara göre kitap yazmak başlı başına pragmatik veya tikel ifadelerin içeriğe doldurulmasına neden olmaktadır. Örneğin bu düşünce üzerinden gelişen modern basın yayın araçlarının da eylem olarak seçtikleri bir yolun, kitap ve okuyucu bağına önemli zararlar verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ne var ki bu giriş cümlelerinin nedeni, aslında tam da incelediğimiz eserin, okuyucusu ile olan bağını ortadan kaldıran anlamı ifade etmesidir. Başka bir ifade ile eserin niteliksel kategorisi, kitabın2, bireylerin kitlelere dönüşmesini içermektedir. Eser, dili, içeriği ve teması bağlamında her bir okuyucunun düş dünyasına hizmet etmeyi beklemektedir. Ön okuma veya araştırma yapmadan, hızlı ve günceli tüketim adına bile okunabilecek bir eser olarak “bile” sınıflandırabiliriz.

Ne İçin Bu Kitap: Kitlelerin Psikolojisi

Aslında bu koyduğumuz başlıklardan en çok sevdiğim kısım, bir kitabın “ne için” olduğunu ortaya koymayı denediğimiz bu bölüm. Öyle ki salt bir ifade biçiminden ziyade kitabın ne’liğini de işin içine katmak ayrı bir hazzın doğmasına neden olmakta. Bir eserin ne’liği veya ne için olduğunu belirlemek aslında eseri okumak ile okumamak arasındaki farkı ortadan kaldırmaktadır. Zira mahiyeti bilinen eylemin sonucunun ne olduğu pek de önemli değildir.

“Bugün kitlelerin hak talepleri giderek daha açık ve kesin şekilde ifade ediliyor. Bu taleplerin, medeniyetin doğuşundan önceki insan gruplarının tabii halini ifade eden ilkel komünizme varabilmek için şimdiki toplumu yok etmek yönünde bir kararlılık sergilediği ortada. Madenlerin, demir yolarının, fabrikaların ve toprağın kamulaştırılması; çalışma saatlerine sınıf getirilmesi, malların eşit bölüşümü, halkın çıkarı gözetilerek seçkin sınıfların tasfiyesi…. İşte bunlar kitlelerin talepleridir.” A.g.e., s.49.

                İyilik ve kötülük kavramlarından yalıtık düşündüğümüzde insanın tanımı pek kolay gerçekleşmektedir. İnsan, eyleyen varlıktır. Hatta iyi ve kötünün ötesine geçme çabası olmaksızın bir insan anlayışı düşünmek başlı başına zooloji ile uğraşmanın diğer adı olarak dile gelmektedir. İyi ve kötünün gerek hayatımız gerekse kavramsal bütünlüğümüz için olan önemi eylemlerimizin nedenselliği ile süre gelmektedir. Bireysel eylemlerimizin köşelerine koyduğumuz kanuni bütünlükler bir yana, ideallere yerleştirilen asal sınırlar, kişinin hürriyet alanındaki kısıtlamayı, özgür iradesi ile seçmiş olmanın yanılgısına düşürmektedir. Başka bir ifade ile insan, insan olarak kendine pranga vurmakta ve bunu yine insanca yapmaktadır. Ancak bu insani eylem biçimi, bilinen anlamı ile insani naiflik değil, insani zorunluluğu ifade etmektedir. İnsani zorunluluk veya teşnelik, toplumsal yapının bireyi belirli eylemlerin içerisine neşretmektedir. Bu işlem gücü bireyin akıl ile idrak-ı mümkün olmayan izahlar bütünü ile baş etmesine neden olmaktadır

                                               “Neredeyse bir asır önce devletlerin geleneksel siyaseti ve hükümdarlar arasındaki rekabet hadiseleri belirleyen ana faktörlerdi. Kitlelerin fikri ciddiye alınmaz hatta çoğunlukla hiçbir önem arz etmezdi. Oysa bugün geleneksel siyasetin egemen güçlerin şahsi eğilimlerinin ve rekabetlerinin artık hiçbir önemi yok.” A.g.e., s.52.

Birey olarak insanın fikirsel savunusunu, toplumsal karşılığı ile örtüştürmek adına girdiği yollar göz önüne alındığında kişi, kendiliğinden akıl ve sağduyu öncülünden vazgeçmektedir. Varlığına broş olan düşler, kitlenin avuçlarında sadece ayaklar altına alının mendil parçaları haline gelmektedir. Tikel bir ifade biçiminin zorluğu içerisinde çırpınan yüreğin, ahali ile karşılaştığındaki tavrı da aynı çırpınışı öfke nöbetine, kanunsuzluğa ve başıboşluğa sürüklemektedir. Başka bir ifade ile kişinin kendi iç dinamiklerinde gerçekleştirmesi ilkece mümkün ancak pratikte ihtimal dışı olan aksiyonlar, kitlenin potansiyeli içerisinde kendini göstermektedir. Eserimizin “ne için”liği de tam bu noktada anlam dünyamıza hizmet etmektedir. Metin bize, birey ile kitle içindeki kişi arasında kurulan eylem birliği ve ayrıklığının köktenciliğini göstermektedir.

Bir Kitap Yazarı: Gustave Le Bon

“Devrimlerden ve bilhassa Fransız devriminden nefret eden Le Bon her türlü topluluk gibi temsil işlevi gören meclislerin de kitle psikolojisini yansıtan bir "kalabalık" olduğunu savunuyordu. Ona göre bireyin zekâ seviyesiyle orantılı kararlar almasını önleyen "yığın psikolojisi" sendikaların, siyasi partilerin ve bilhassa meclislerin çalışmasına egemen olarak batı uygarlığının çöküşünü hazırlıyordu. Bu süreci tersine çevirmenin tek çaresi seçkinlerin inandıkları dönüşüm programlarını bu tür temsilî yapılara karşın taviz vermeden uygulamalarıydı. Bu programları kitlelere benimsetmenin yolu ise bunları onların onayına sunmak değil, bunların kendilerinin yararına olduğunu onlara sürekli biçimde tekrarlayarak içselleştirilmelerini temin etmekti.” Bkz.e-arşiv.org (15)

Daha önce sıkça bahsettiğim ve anlam dünyamıza girmesi adına çok önemli bir metodoloji olan dönem ve düşünür ilişkisi Bon’da da karşımıza çıkıyor. 19. Yüzyıl düşünürü olarak Bon’da dönemin ruhu ile paydaş görüleri bünyesine misafir ediyor. Ancak onun düşünsel önemi tam da konumuz olan eserin içeriğinden süre geliyor. Ona göre birey ile eşdeğer yaşamın bağı, kitlenin varlığı ile son bulmaktadır. Başka bir ifade ile birey ile kitlenin ilişkisi mutlak birinin yoksunluğuna gebe olmaktadır. Bu salt bir ontolojiden ziyade düşünsel bir kavramlar bütünün erimesi olarak anlaşılabilir. Bu ve benzeri fikirleri aynı çağın düş ve düşünce bireylerinde daha önce işledik ve işleyeceğiz.

Yorumlar (0)
Namaz Vakti 24 Nisan 2024
İmsak 04:32
Güneş 06:06
Öğle 13:07
İkindi 16:54
Akşam 19:58
Yatsı 21:26
12
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 33 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 33 43
12. Fulham 34 42
13. Bournemouth 33 42
14. Crystal Palace 33 36
15. Brentford 34 35
16. Everton 33 30
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 33 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14