banner52

banner74

banner69

27.10.2021, 00:42

Karbon Kaçağı

“Katı çevresel düzenlemeler verimi artırabilir ve ticareti de güçlendirecek yenilikçi adımların atılmasını teşvik edebilir. Katı çevresel düzenlemeler daha temiz ve yeşil bir üretimin benimsenmesine yol açabilir.”

1991 yılında ekonomist Michael Porter bu hipotezi ortaya atmış. Ondan sonra da bu hipotez Porter hipotezi olarak anılmış.

Gerçekten öyle mi olur? Yasaları sıkılaştırdıkça, vergileri veya cezaları artırdıkça istediğiniz çevre dostu sonuçları almaya başlar mısınız?

Belli ki her zaman öyle olmaz. Bazen olur, bazen de başka şeyler olur. Kaçaklar olabilir mesela.

Bölgenizde bir iklim hedefi koyuyorsunuz. Kararlısınız. Karbondioksit emisyonunu sınırlayacaksınız. Karbonlu yakıt kullanımına vergiler getiriyorsunuz. Endüstriyel kuruluşlara diyorsunuz ki “Sınırlı bir emisyon üretme hakkın var. Daha fazla üretmek için karbon izni satın alman gerekiyor. Belirlenen süre içinde karbon iznin olmadan emisyon üretmişsen ceza ödeyeceksin.” Karbon fiyatlandırması için ticari bir sistem de geliştiriyorsunuz bu sözlerinizi desteklemek için. Bütün bunlardan sonra da bölgenizdeki endüstrinin artık yeşil kurallara geçmesini bekliyorsunuz.

Endüstriyel kuruluşlar bu yeşil kuralları çok da benimsemiyor. Hesaplarını yapıyorlar. Bulundukları yerde üretime devam ederek karbon vergisi mi ödemeli? Karbon vergisi ödememek için temiz üretime mi geçmeli? Yoksa karbon vergisi olmayan bir başka ülkede üretime mi başlamalı?

Hangisinin maliyeti daha düşük? Üretimi başka bir ülkeye kaydırmak ve karbonu yoğun endüstriyel üretime başka bir ülkede devam etmek daha düşük maliyetli çıkabilir bazı durumlarda. Taşınmaya karar verebilir endüstriyel kuruluş. Bu durum “Kirlilik Sığınağı Hipotezi” ile açıklanmış. Yani nam-ı diğer “Karbon Kaçağı.”

Sera gazı emisyonları bir ülkede katı emisyon politikası nedeniyle azalırken, başka bir ülkede artıyorsa “karbon kaçağı var” diyoruz. Ülkenin emisyon üretme kuralları arttıkça üretimin yerel maliyeti büyümeye başlıyor. Üretici, pazardaki rekabette maliyet açısından dezavantajlı duruma geliyor ve bunun önüne geçmek için kirli üretimini başka bir ülkeye taşıyor. Sonuçta küresel çapta üretilen sera gazı emisyonları azalmamış, sadece yer değiştirmiş oluyor.

Avrupa’da 2005 yılından beri bir emisyon ticaret sistemi (ETS) bulunuyor. Bu sisteme göre her yıl bir emisyon üst limiti konuluyor. Bu üst limit, sisteme tabi tutulan endüstriyel kuruluşlar arasında emisyon izni olarak paylaştırılıyor. Size izin verilen miktardan fazla karbondioksit ürettiyseniz bu fazla miktarı karşılayacak kadar izin satın almanız gerekiyor. Bu sistem sizi zorlamaya mı başladı, o zaman tası tarağı toplayıp başka bir ülkeye taşınmayı düşünebilirsiniz. Avrupa Birliği, kendi ekonomisi açısından taşınmanızı istemiyor. Üretime bölgesinde devam etmenizi istiyor. Bunu önlemek için de karbon kaçağı riski olan endüstrilere bolca ücretsiz izinler dağıtıyor. Ücretsiz izinleri o kadar bolca dağıtıyor ki arz talep dengesi kurarak belirlenmiş izin ücretlerinin fiyatları caydırıcılıktan çok uzak bir noktada kalıyor. Belki bu şekilde karbon kaçağını önlemeyi başarıyor ama endüstrilerde yeşile dönme motivasyonunu istediği oranda oluşturamıyor.

Karbonun Bir Bedeli Olmalı!

“Karbonun bir bedeli olmalı. Doğa bu bedeli daha fazla ödeyemez”, diyordu Avrupa Komisyonu Başkanı, emisyon ticaret sisteminden söz ederken. Bir taraftan da ortaya çıkabilecek “Karbon Kaçağı” durumu için nasıl önlem alınabileceğini düşünüyordu komisyon üyeleri. Sınırda Karbon Vergisi düzenlemesiyle çıkageldiler. 2021 Temmuzunda sundukları “55’e Uyum Paketi” içinde Sınırda Karbon Düzenlemesi yeni bir düzenleme olarak yer aldı. O günden beri belki de en çok tartışılan öneri bu oldu. Oysa 55’e Uyum Paketi içinde başka şeyler de vardı.

Bu paket içinde iklim, enerji, yakıtlar, ulaşım, binalar, arazi kullanımı ve ormancılık alanlarında 13 düzenleme vardı aslında. Bu düzenlemelerin sekizi mevcut düzenlemelerin güçlendirilmesiyle ilgiliydi. Beş düzenleme de yeni getirildi. Bu düzenlemelerden yalnızca Sınırda Karbon Düzenlemesi Avrupa dışındaki ülkeler tarafından çokça tartışıldı.

Karbon Kaçağı Riski Olan Sektörler Nasıl Belirleniyor?

Emisyon ticaret sistemi altyapısı içinde, sektörlerin karbon kaçağı riskinin olup olmadığı belirlenirken potansiyel karbon maliyetlerinin toplam üretim maliyetlerini hangi oranda artıracağına bakılmış. Bunun yanında Avrupa dışındaki ülkelerle ticaret yoğunlukları da göz önünde bulundurulmuş. Karbon fiyatlandırması sonucunda bir sektörün üretim maliyeti en az yüzde 5 oranında artıyorsa ve sektörün AB dışındaki ülkelerle ticaret (ithalat ve ihracat) yoğunluğu yüzde 10’un üzerindeyse bu sektörün önemli derecede karbon kaçağı riskiyle karşı karşıya olduğu kabul edilmiş. İlave maliyet yüzde 30’un üzerinde ise ve ticaret yoğunluğu yüzde 30’un üzerinde ise sektörün karbon kaçağına maruz kaldığı kabul edilmiş.

Önemli ölçüde karbon kaçağına maruz kaldığı belirlenen sektörlere serbest emisyon izinleri verilmiş. Emisyon izinlerinin miktarı, ürünün üretilen miktarının (ton) bu ürün için belirlenen emisyon eşik değeri (ton emisyon) ile çarpılması sonucu hesaplanmış. Karbon kaçağı riski bulunmayan sektörlere verilen ücretsiz emisyon izinleri ise kademeli olarak azaltılmış. Hesaplamada kullanılan eşik değerler en etkin uygulamaları esas aldığı için, verilen izinlerin ancak en etkin uygulamaların ihtiyacını karşılayacak düzeyde olması sağlanmış.

Ancak Avrupa bugüne kadar getirdiği emisyon ticaret sisteminden tam olarak beklediği performansı alamamış. Çünkü çok fazla ücretsiz izin dağıtmış ve arz-talep piyasasına göre belirlenen emisyon izni fiyatları yeterince caydırıcı olamamış.  Bu nedenle 2021 yılından sonra ücretsiz izinleri yalnızca üretimini AB dışına kaydırma riski “çok yüksek” olan sektörlere vermeyi planlıyor. Karbon riski bulunan sektörleri belirleme kriterlerini değiştiriyor ve sadece ticaret ve emisyon yoğunluğuna odaklanmayı planlıyor. Bu politika 2030 yılına kadar sürdürülecek gibi görünüyor, yeni kurallar ve kriterlerle.

Karbon kaçağı riski bulunmayan sektörler için 2026’ya kadar yüzde 30 oranında ücretsiz izin vermeyi ve daha sonra ücretsiz izin olayını tamamen kaldırmayı planlıyor.

Avrupa Komisyonu Sınırda Karbon Düzenlemesi mekanizmasıyla hem karbon kaçaklarını önlemeyi hem de üretimin yeşile dönmesini sağlamak istiyor. Maliyetleri artarak yeşile dönen üretimini rekabet piyasasında korumaya çalışıyor. Sadece kendi sınırları içinde değil sınırları dışında da bir etki alanı oluşturmaya çalışıyor. 

Türkiye sınırda karbon düzenlemesi kapsamına giren çimento, demir-çelik,  alüminyum ve gübre gibi sektörlerde ihracatının neredeyse yüzde 55’ini AB’ye yapıyor. Düzenlemeden en çok Rusya, Çin ve Türkiye etkilenecek; bu ülkelerin AB’ye ihracat payları sırasıyla yaklaşık 9, 7 ve 5,8 milyar dolar düzeylerinde.  Türkiye için demir çelik sektörünün yaklaşık 3,8 milyar dolarlık pazar payını 1,9 milyar dolarlık pazar payıyla alüminyum izliyor. Bu nedenle AB’nin yeşil kurallarına göre oynamak ve bu pazarı kaybetmemek Türkiye için önemli olacak. Burada soru şu: Türkiye’nin ithalatını kaybetmek Avrupa Birliği için ne derece önemli olacak?

Tüm sınırda karbon sektörlerinin AB endüstrisinin brüt katma değerine katkısının çok da büyük olmadığını görüyoruz. Bu sektörlerin AB’nin toplam brüt katma değerine katkılarının yalnızca yüzde 0,79 düzeyinde olduğu ve AB’nin toplam ithalatının yalnızca yüzde 2,61’ini oluşturduğu dikkatimizi çekiyor.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye’nin AB’nin Yeşil Mutabakat sürecine uyum sağlamasının AB’den çok Türkiye için bir zorunluluk olduğunu düşünmeden edemiyoruz.

Yorumlar (0)
Namaz Vakti 16 Mayıs 2024
İmsak 03:55
Güneş 05:40
Öğle 13:05
İkindi 16:59
Akşam 20:20
Yatsı 21:57
12
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 36 61
4. Başakşehir 36 58
5. Beşiktaş 36 55
6. Kasımpasa 36 52
7. Alanyaspor 36 50
8. Rizespor 36 49
9. Sivasspor 36 48
10. Antalyaspor 36 45
11. A.Demirspor 36 44
12. Samsunspor 36 42
13. Kayserispor 36 41
14. Konyaspor 36 40
15. Ankaragücü 36 39
16. Gaziantep FK 36 38
17. Hatayspor 36 37
18. Karagümrük 36 37
19. Pendikspor 36 36
20. İstanbulspor 36 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 37 88
2. Arsenal 37 86
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 37 63
6. Chelsea 37 60
7. Newcastle 37 57
8. M. United 37 57
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 37 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 36 93
2. Barcelona 35 76
3. Girona 36 75
4. Atletico Madrid 36 73
5. Athletic Bilbao 36 62
6. Real Betis 35 55
7. Real Sociedad 35 54
8. Villarreal 36 51
9. Valencia 35 48
10. Getafe 36 43
11. Deportivo Alaves 36 42
12. Sevilla 36 41
13. Osasuna 36 41
14. Rayo Vallecano 36 38
15. Celta Vigo 36 37
16. Las Palmas 35 37
17. Mallorca 36 36
18. Cadiz 36 32
19. Granada 36 21
20. Almeria 35 17